Yayınlanma Tarihi: 26 Eylül 2013 — okunma
“Kaldırımda yürüyen üç kişi ve aniden yere düşen ve oracıkta terk edilen bir bebek…” Sunucu böyle veriyor haberi. Ben devam edeyim: Bu üç kişiden biri anne, biri baba ve ortadaki de 16 yaşındaki kızları; hastaneye gidiyorlar. Kız yürürken doğuruyor ve şöyle bir bakıp yollarına devam ediyorlar. Çocuk, istenmeyen çocuk. Oracıkta öylece bırakıyorlar.
Şimdi de sıradanlaşmış, olağanlaşmış haberlerden bir küçük demet: “Karabük’te yeni doğmuş bebeği spor bir çantanın içine bırakıp kaçtılar.” “Hastane odasında bebeğini elleriyle boğmaya çalışan anne gözaltına alındı.” “Şanlıurfa’da 31 yaşındaki anne ile 6 yaşındaki oğlu boğazları kesilerek öldürüldü.” “Alanya’da vahşet: Katil Adana’ya kaçarken yakalandı, itiraf etti. 1 bilezik için 2 cana kıydı.” “Kocasını on dokuz yerinden bıçaklayarak öldüren kadın şizofren mi?” “Kızı üstüne kuma geldi hayatı kâbus oldu.” Bunlar rasgele seçilen haberler. Bu liste çok uzuyor.
Kadın cinayetleri ise zaten gündemden hiç düşmüyor. Zaman zaman konuşuluyor, deniliyor ki: “Önceden de bu tip olaylar çoktu ama basın-yayın organlarında bu kadar yer almıyordu.” Düşünüyordum acaba gerçekten öyle mi diye… Bunun böyle olmadığı bizzat devletin açıkladığı rakamlarla ortaya çıktı. Bu rakamlara göre son yıllarda kadın cinayetlerinde yüzde 1 400’lük artış var: Öldürülen her kadınla yeniden ölüyoruz.
Bir başka haber, Avrupa sıralamasında Türkiye’nin; çocuk işçi sayısıyla birinci, çocuk gelinleriyle ikinci, tutuklu çocuklarıyla ise üçüncü sırada olduğunu duyuruyor: Yüz kızartıcı, çok utandırıcı.
Sonra çocuk tecavüzleri… Gaziantep’te evden kaçan 16 yaşındaki kız, “Eve dönmeme yardım edin” diye Adana’da polise sığınıyor ama kendisini arabaya alan 2 polisin tecavüzüne uğruyor. Sakarya’da 14 yaşındaki kız çocuğu; 26’sı çocuk, 2’si polis memuru 34 kişinin tecavüzüne uğruyor. Emekli olduktan sonra Almanya’dan Aydın’a giden 70 yaşındaki A.Y’nin, 10 yaşındaki zihinsel engelli kız çocuğuyla seks yaparken çekilen görüntüleri, kalp krizi nedeniyle ölümünün ardından cep telefonunda bulunuyor. Bingöl’de E.A, 14 yaşından itibaren iki yıl boyunca defalarca 8 uzman çavuşun tecavüzüne uğruyor. Mardin’de N.Ç’ye 13 yaşındayken 26 kişi tecavüz ediyor. Bu liste de çok uzun. Bunlar da rasgele seçilen haberler. Sözcükler yetersiz kalıyor tanımlamak için…
Ve dahası var: Türkiye’de her 4 evden birinde ensest ilişki yaşanıyor. Son 20 yılda aile içinde istismara uğrayan çocuk sayısı, 350-400 bin olarak öngörülüyor. Ülkemizde her 4 saatte bir tecavüz suçu işleniyor. Kurbanların önemli bölümü çocuk. Türkiye, Google arama motorunda “child porn/çocuk pornosu” kelimeleriyle en çok arama yapılan ülke. 13-19 yaş grubu cinsel görüntü aramasında da dünya birincisi. Görüntü ve videoları yayınlanan çocuk sayısı 36 bini aşıyor. Adalet Bakanlığı, buraya aktaramadığım çok çarpıcı, çok ürkütücü, çok düşündürücü rakamlar veriyor. Tüm bu yaşananların kurbanları çoğunlukla kadınlar ve çocuklar. Erkek failler ise genellikle serbest bırakılıyor.
Ve nihayet turist tecavüzleri ve cinayetleri… Dünya barışı için otostopla ve “Barış Gelinliği”yle yola çıkan İtalyan sanatçı Pippa Bacca, Kocaeli’nin Gebze ilçesinde tecavüze uğruyor ve boğularak öldürülüyor. Fotoğraf çekmek için İstanbul’a gelen Amerikalı Sarai Sierra, Laz Ziya lakaplı biri tarafından öldürülüyor. Türkiye’nin Japonlar tarafından çokça bilinen ve gezilen turistik yöresi Göreme’de 2 Japon kadın turist saldırıya uğruyor; birine, bıçak darbeleriyle yaralı olduğu halde tecavüz edilirken diğerinin de ölüsüne tecavüz ediliyor. Ve yine, çok uzun bir liste söz konusu.
Basın-yayın organları, Türkiye’de tecavüze uğrayan Hollandalı, Norveçli, Alman, Rus, Danimarkalı, Avustralyalı, Polonyalı turist haberleriyle dolu. Korkuyorum, Türkiye yurtdışında bundan böyle, “Hani canım şu… turistlere hep tecavüz edilen yer var ya…” diye anılacak.
Çivisi çıkmış memleketin, haberiniz olsun! Bunlar örtbas edilemeyenler… Resmi kayıtlara geçmiş olanlar… Belki de bunlar, buzdağının görünen parçası. Kim bilir daha neler neler yaşanıyor topraklarımızda! Bu mu yüksek ahlaki değerlere sahip olduğuna inandığımız ülke? Sanki çok sinsi ve korkunç bir oluşum alttan alta kemiriyor toplumu. Bu panorama, içinde yaşadığımız toplumun çok ciddi sorunlarının, sıkıntılarının olduğuna işaret ediyor. Siz böyle bir toplumda kendinizi güvende hissedebiliyor musunuz? Çocuğunuzun geleceğinden endişe duymadan yaşayabiliyor musunuz?
İnsanlar hak ettikleri gibi yaşarlar; ülkeler de öyle… Şimdi bir durup düşünelim. Sonra bir daha, bir daha düşünelim. Ta ki şu sorunun cevabını bulana kadar: Acaba neden ve nasıl bu hale geldik?.. Biz bunu hak edecek ne yaptık?… Ya da… ne yapmadık?..