Yayınlanma Tarihi: 21 Kasım 2015 — okunma
Erhan Afyoncu’ Dan
KATUDER’İN düzenlediği konferansta ilk gün ün ilk oturum yöneticisi Doç. Dr. Erhan Afyoncu idi. Bu kongredeki yaklaşık 100 kadar akademisyen içerisinde (tv programlarının etkisi ile} tabi ki en ünlüsü idi. Ayrıca yakından tanımak fırsatı da bulduğumuz Afyoncu son derecede alçak gönüllü.. Kendisi ile konuşan ve fotoğraf çektirmek isteyenlere karşıda oldukça ilgili. Kongrenin ilk sunumunu da yaptı. İlk çağlardan bu yana önemli bir ticaret kavşağı olan Tokat’ın kendine özgü kültürünü anlattı.
Amazonlar ile ilgili bir araştırmadan söz ederek Amazonların Türk Kadınları olduğunu vurguluyor. Belgeseli yapılan bu araştırmada amazonların toplu mezarı bulunuyor. Kemiklerden DNAları inceleniyor ve sonunda Kazak Türklerinde, ata binen sarışın kadınlara gidiyor sonuç. Belgesel burada kesiliyor. Sonuç olarak Sn. Afyoncu diyor ki, “Şimdi Amazonlar Türk mü? diye sormanın mantığı yok, anlıyoruz ki Amazonlar Türk Kadınlar. “
Tarih kitaplarının, Orta ve Batı Karadeniz, Kafkaslar ile Güney Rusya’ya yerleştirdiği Amazonlar sadece çiftleşmek için erkeklerle birlikte olurlar, doğan erkek çocuklarını öldürürler ve kızlarında sağ göğsünü keserlerdi. Zaten “”anlamına gelen “Amazon” kelimesi çoğul “Amazonlar” olarak kullanılmaktadır fakat bazı kaynaklarda da Amazonların efsaneden başka bir şey olmadığı iddia edilmektedir. Amazonların mitoloji ile de bağlantıları güçlüdür ve Zeus başta olmak üzere tüm erkek tanrılar ile kavgalıdırlar.
Amazonlar konusu her şeye rağmen insanoğlunun en çok ilgisini çeken “tarih sayfasıdır”. Ayrıca “Amazonlar” konusu daima Karadeniz bölgesinin reytingini artırmaktadır. Bu arada Rusya ve Karadeniz çevresinde ki diğer devletlerde ,”Amazonlar” konusunu kendilerine yazmaktadırlar. Bu nedenle bu konuya daha fazla sahip çıkmamız gerekmektedir.
Sn. Afyoncu sözünü ettiği “Amazonlar Belgeselinin” Kazak Türklerine ulaşması ile belgesele in hemen sonlandırıldığını da vurgulamakta.
Kongrede birbirinden değerli akademisyenler in sunumları tabii ki Sinop ağırlıklı idi. Bir kaç tane ilginç başlığa bakacak olursak, “Fatsa ve Bolaman’da Tarihi Eserler, Ordu ili ve İlçelerinde Kırsal Turizm, Karadeniz Halk Mimarisi ve Koruma Sorunları. Yerleşmeler Üzerinde ki Batı Faktörlerinin Etkisi. Kültürel Miras ve Etkinlik Turizmi. Karadeniz’de Kültürel Kimlikli Dokumalar, Ortaçağda Kuzey Anadolu Kervan Yolları,1910–1914 Yılları Arasında Rusya’nın Karadeniz Kervan Yolları Araştırmaları. Roma Devlet Teşkilatı İçerisinde Pontus ve Bithynia Eyaletinin Yönetimi. Karadeniz Enerji İlişkileri, Amazon Kadınları. Samsun Roman Mahallelileri, Gürcü dinsel Mimarisinde Bani Kabartmaları. Karadeniz’in suskun Kültürü Seranderler. Karadeniz Bölgesinde Belediyeler Araştırmaları. Ordu’da Çıkarılan İlk Köy Gazetesi. Safranbolu ve Zonguldak gibi şehirlerle ilgili sunumlar aktarıldı ki bu başlıklar sadece bir kısmı.
Amasra, Kastamonu,Çorum,,Trabzon,Fatsa, Bafra,Bartın konulu başlıklarda kongrede yer aldı.Sunumlarda yer alan çalışmalar da Sn. Şahin’in dediği gibi “iğne ile kuyu kazmak “ ifadesini n karşılığı idi.Henüz gün ışığına çıkmamış bilgilerin yanı sıra , tarih ve kültür korumacılığı ve zenginliklerin turizm yönünde değerlendirilmesi fikirleri de çok önemli idi.
Gündüz gözü elinde fener bu durumu protesto etmek için ile iyi insan aradığı ve toplumun yapısının bozuk olduğunu ve bu durumu protesto etmek amacı ile “kinik felsefe” denilen “sadece köpekle dostluk ve utanmazlık” kelimeleri ile özetlenebilecek yaşam şekli ile bu günlere kadar gelebilen meşhur sözü “gölge etme başka ihsan istemem” ile Sinop’un ilk çağ mürü olan Romen Diojen’ in heykeli.
İlk çağdan itibaren olağanüstü liman nerede ise tüm kavimlerin durak noktası, dolayısı ile kent de tüm devletlerin izleri var. Sinop Hapishanesi ağırladığı siyasi ya da edebi konukları sayesinde tüm Türkiye’de tanına bir hapishane burada yatan Ünlüler kadar duvarında ki her geometrik şekilden oluşan zenginliği hapishane kadar ilgimi çekti. Gerçekten tarihin katmanlarını barındıran böyle bir duvar başka yerde görmedim.. Roma Hamamı sütunlarından örülen duvar. Sinop’un zaman köprüsü.
Sinop Zindanlarında ki kilolarca ağırlıkta ki zincirler çok ilgi çekiyor. Bence çocuklara mutlaka hapishane gezdirilmeli. Çok caydırıcı olur. Hapishane duvarlarında” kan suyla temizlenir, kinle değil” yazısına gerek duyulmazdı.”Parmaklıklar Arkasında” dizisinin hapishane seti aynen duruyor ve müzeden daha çok ilgi görüyor. Ancak Sinop’ da ki mahkûmların sadece hapishaneyi değil tüm kenti kullandıkları bana çok ilginç geliyor ve Sinop hapishane kenti olarak kullanılıyor. Sinop adını kırmızı kurşundan alıyor. Himatyon Kumaş, Yalı Köşk, Kervansarayı olmayan liman. Anlamakla bitmeyecek Sinop ve Sinop’ da oluşturulan bilimsel ortamda tartışılan Karadeniz Kültürü, üstelik ilk çağdan buyana gelişerek gelen çok renkli özelliğine rağmen neredeyse unutulmaya yüz tutmuş olmasını anlamak mümkün değilken böylesine bir uluslar arası hamleye de sevinmemek mümkün değil.
Sn.Erhan Afyoncu olağanüstü mütevazi ve ilgili. “Sözlü Tarih” çalışmalarımızdan söz ettik kendisine “ çok önemli, o insanların anlattıkları hiçbir yerde yok ve onla vefat edince, o bilgiler kaybolup gidiyorlar. Tokat’ da da Vali Yazıcıoğlu zamanında böyle bir çalışma yapılmıştı.
Seneye II. Uluslararası Karadeniz Kültür Kongresi Ordu’da.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.