Yayınlanma Tarihi: 18 Haziran 2015 — okunma
Herkes gibi ben de kurulacak hükümeti bekliyorum. Sizi bilmem ama ben endişeyle bekliyorum. Neden derseniz, HDP dışındaki partilerde seçim çalışmaları sırasındaki yaklaşımı pek göremiyorum. Sanki muhalif söylemleri sadece seçim propagandasından ibaretti. Oysa AKP dışındaki partilerin seçim çalışmalarında esas aldıkları nokta, ülkeyi bu iktidardan kurtarmak; devlet kurumlarında ve toplumsal yapıda yol açılan tahribatı onarmaktı. Seçmenden öncelikle bunun için oy istemişlerdi. Evet, emekli maaşlarına zam yapmaktan dem vuranlar da vardı ama halkın bu vaadi çok ciddiye aldığını sanmıyorum. Sonuçta seçmen, kendisine düşen görevi yaptı; ülkeyi uçurumun kenarına getiren bu gidişe oylarıyla dur dedi. Fakat hâlâ o uçurumun kenarındayız ve hâlâ bizi oradan geri döndürecek gücün, sorumluluğunu yerine getirmesini bekliyoruz. Tabii ki CHP, MHP ve HDP’den söz ediyorum. Şimdi sıra onlarda.
Sıra onlarda ama kaygılıyım. Çünkü gidişat hiç güven vermiyor. CHP’den başlayalım mesela… Seçimlerin hemen ardından Baykal’ın Cumhurbaşkanı’yla görüşmeye gitmesi en hafif deyişle mide bulandırıcı. Çünkü 12 yıl önce Erdoğan ile Baykal yine bir araya gelmişlerdi ve bu görüşmenin ardından AKP, CHP’nin desteğiyle anayasa değişikliği yapmış, böylece Erdoğan’a milletvekili olma yolu açılmıştı. Bu nedenle son görüşmenin de hayırlara vesile olmayacağı sezgisiyle ürperdim doğrusu. Ayrıca parti başkanını Saray’ın tuvaletlerini temizlemeye kimin çağırdığını ve kendisini siyaseten zora sokan kaseti kimin piyasaya sürdüğünü iyi bilen Baykal’ın, böyle bir görüşmeye neredeyse koşarcasına gitmesi de bence bir diğer rahatsız edici durum. Kendi açımdan baktığımda ise onun bu davranışı, siyasetin bu türlüsünü sevmemekte ne kadar haklı olduğumun yeni bir kanıtı gibi.
Seçim sonuçlarının Cumhurbaşkanı ve AKP üzerinde nasıl bir etki yaratacağı, en çok merak ettiğim konulardan biriydi. Beklediğimin aksine şaşkınlıkları çok kısa sürdü. Umduğumdan çabuk geldiler “nerede kalmıştık” noktasına ve eski güvenlerine tez vakitte kavuştular. Nasıl kavuşmasınlar ki, benim gördüğümü onlar da gördüler elbet. Yani seçimlerde esip gürleyen muhalefetin birleşik bir güç olarak karşılarına çıkmasının hiç de sanıldığı kadar kolay olmayacağının farkına vardılar az zamanda.
CHP, MHP ve HDP’nin AKP ile bir koalisyon kurması, bu partilere oy veren kesimlerde en azından hayal kırıklığı yaratacaktır ve bir sonraki seçimde oylarının düşmesine neden olacaktır. Ayrıca seçmenin HDP’ye 12 Eylül faşizminin kalıntısı olan yüksek seçim barajını rahatlıkla geçecek kadar oy vermesi çok anlamlıdır ve son zamanların moda söyleyişiyle doğru okunmalıdır. Bu hiç de es geçilecek, görmezden gelinecek bir durum değildir ve böyle davranmakla da gerçek değiştirilemez zaten. HDP’yi ve ona oy veren insanları yok saymaya kimsenin hakkı olmadığı gibi bu tutumla oluşturulacak politikalar da gerçeğe uymayacağı için er geç iflas etmek zorunda kalacaktır. 13 yıl boyunca bir tek kişinin toplumu nasıl kutuplaştırdığını, nasıl düşmanlaştırdığını hep birlikte gördük. Şimdi neden tersi olmasın? Neden liderler arasında tepede varılan bir uzlaşma, tabanda toplumsal barış olarak yankılanmasın.
CHP, MHP ve HDP çok tarihi bir görevle karşı karşıya. Bu partilerin koalisyon pazarlıklarını ne yazık ki sistemlerini oturtmuş gelişmiş demokrasilerde olduğu gibi yol-su-elektrik projeleri, sistemin rutin işleyişinde karşılaşılan ufak tefek aksaklıkların giderilmesi ve benzeri konularda yapma lüksleri yok. Bizde sistemle kavgalı, “Bu memlekette her seçim bir bakıma kurtuluş savaşıdır” diyen ve yeni Türkiye lafını diline persenk edinmiş bir cumhurbaşkanı ve onunla ağız birliği etmiş bir iktidar partisi var. Bilmiyorum, ben atlamış olabilirim ama bu defa kimse sormadı galiba Cumhurbaşkanı’na “Neyi, kimden kurtarıyorsunuz? Bu savaşın karşı tarafı kim?” diye. Eski, yeni Türkiye diye bir şey yoktur. Bir tek Türkiye vardır ve devlette süreklilik esastır.
CHP, MHP ve HDP; alttan alta, hatta çoğunlukla alenen anayasayı ve yasaları ihlal ederek devleti ve memleketi hallaç pamuğu gibi atanlara dur demek için oy istemediniz mi halktan? Acaba biz mi yanlış anladık? İşte artık yeterli oyunuz var. Ne gerekiyorsa yapın. Yoksa bunun büyük vebali altında kalırsınız.