Yayınlanma Tarihi: 17 Haziran 2015 — okunma
Siyasî partiler hakkında bilimsel bir açıklamayı gündeme taşımamız gerekiyor artık. Kadro partisine demek, kitle partisi ne demek? İşte açıklaması:
Bir ülkenin her yanındaki üyelerinin ekonomik katkısıyla yaşayan ve kararları da bu üyelerin oylarıyla alan partiler kitle partisidir. Kadro partileri ise belli kişilerin bir araya gelerek oluşturduğu seçkin kadroların finanse ettiği ve karar verici olduğu partilerdir.
Bu ayırıma göre ülkemizde kitle partisi yoktur, hiç de kurulmamıştır. Hiç kuşku yok ki ülkemizde eğer böyle bir parti kurulabilseydi millete hizmet gücü artacaktı. Niye? Çünkü kitlelerin parti üyeleri üzerinde baskı gücü olacaktı. Halkın sorunları yerelden üyelere yansıyacak, üzerinde konuşulacak, tartışılacak sonra kararlara yansıyacaktı. Şimdi görüyoruz ki kadro partilerinin ileri gelenleri kendi ufuklarının gücüne göre memleket hizmetinde bulunabiliyorlar. Üyeler sorunları onlara iletiyor ama karar verecek veya icrayı yürütecek yetki sahibi kadrolarda. Dikkat edilecek olursa Bakan veya genel merkezlerde söz sahibi yöneticilerin illerine daha çok yatırım gelir inancı halkta yaygındır. O bizim için şanstır, bu bizim için şanstır sözleri çok konuşulur. Bu konuşmalar parti kadrolarının bütünleşmesinden çok iç rekabetine de yol açar. Bu rekabet bazen kadroların birbirleriyle satranç oynamasına da yol açar, birçok önemli siyasetçinin rakip gördüğü dava arkadaşını mat etme mücadelesi maalesef kadro partilerinin bütün dünyada kaderidir.
Bir zamanlar parti kadroları büyüyen ilçeleri vatandaşların talepleriyle il yapma yarışındaydılar. Söz gelimi Ünye Fatsa birleşsin arkalarındaki dörder ilçeyi de alsınlar, yönetim yerleşkesini de orta yere kursun vilayet olsun konusu konuşuluyordu. Bu yolla daha fazla hizmet alırız deniyordu. Ama olmadı, hizmet yaygınlaşsın diye belediyecikler kuruldu. Şimdi de onlar lağvedildi, büyük şehir belediyeleri kuruldu. Bunu yapmak için işsizlik nedeniyle göç eden vatandaşlara nüfuslarını kendi şehirlerine aldırma yolu seçildi. Göç geri çevrilmeye çalışıldı. Ama sonra geri dönenler yine kayıtlarını gittikleri yere aldılar. Niye? Çünkü bürokratik işlemler için yaşadıkları yerde olmalıydı nüfusları. Ordu büyük şehir oldu ama milletvekili sayısı altıdan beşe düştü. Büyük yatırımlar yapıldı, yıllarca sürüncemede kalan yollar yapıldı, hava limanı açıldı. Ama iş derdi bu göçü durdurmaya yetmiyor. Köyler boşalıyor, büyük şehrin yükü de insanlara ağır geliyor. Halk büyük şehrin yatırım yapmak için toplamak istediği vergileri ödeyecek gelirde değil. Sürekli tepki gösteriyor. Bu sesi duyması gereken kim, parti kadroları. Oysa parti üyeleri karar merci olsa bu tepkiler üyelerde birikir. Onlar da kararı verirdi, vilayetleşme mi doğru, büyük şehir kurma mı? Arz talep kitlelerce değerlendirilirdi.
Bu seçim sürecinde 30 yıl görev yapıp emekli olduğum Samsun’da da ilim Ordu’da da büyük şehir yasasını insanların benimsemediğine tanıklık ettim. Bizim ödeme gücümüz büyük şehir vergilerine uygun değil tepkisiyle karşılaştım her gittiğim yerde. Ünye-Fatsa birleşip küçük vilayet olmak istiyor. Edebiyat fakültesindeki mezuniyet tezim Ünyeli şair büyüğüm İsmail Özden’in şiiri geldi aklıma bu tepkileri dinlerken. Şair halkın düşüncesini algılamıştı. Diyordu ki İnönü devrinde çok çekti anam, armudun aşarını ödeyemeyince kökünden kesti babam.
Büyük şehir yasasıyla da o günlere geri döndüğü hissine kapılmış buldum hemşerilerimi. Gören gözlere, duyan kulaklara saygıyla arz ederim. Partilerin yetkililerinin de kitle partisi kavramı üzerinde biraz daha bilimsel inceleme yapmasını öneririm. Sanıyorum bu konulara eğilmek ülkeye hizmet gücümüzü artıracaktır.