Yayınlanma Tarihi: 18 Mayıs 2015 — okunma
Tencere dibin kara, seninki benden kara, özrü kabahatinden büyük durumlar.
Dünya beylerin. Sınırsız özgürlük. Resmen, dinen suç işlese de, toplum yaptırım yok denecek kadar az. Büyük bir marifet, hatta gurur vesilesi, öyle ya kim ne diyecek. Vay bee.
Bu arada gerçekten bu kasetlerin seçim zamanı ortaya çıkması MHP üzerinde kara bulut gibi dolaştırılan barajı aşamasın oyunu gibi duruyor.
Fakat tüm dünya ve Avrupa’da giderek yükselen bir “Milliyetçilik” anlayışı var ki kim ne derse desin toplumları birlik ve beraberlik çemberinde tutan en önemli sosyal özelliktir. Kaybolması da imkânsızdır. Giderek somut sınırlar kalksa da soyut sınırlar daima vardır.
Teknik olarak çoğunlukçu demokrasiler, bazı temel unsurlara sahiptir ki bunlardan birisi iktidarın birleşmesi (yasama-yürütme) ve kabinenin üstünlüğüdür. Duvergele göre salt çoğunluğu elinde bulunduran partinin başkanı, yani başbakan sınırsız yetkileri elinde bulundurur.
Türkiye demokrasisi de bu özellikleri sergilemektedir. Özellikle 1982 anayasası ile Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin azaltılması ile çoğunlukçu demokrasi modelinde iki partili bir sistem hâkimdir. Türkiye’de genellikle (II. Dünya savaşından sonra) iki partili sistem hâkimdir.
Çoğunlukçu demokrasi modelinde merkeziyetçi bir yönetim yapısı hâkimdir ve haydi taşları yerine siz koyun.
Antbony Giddens “modernliğin sonuçları” adlı kitabında “yerinden çıkartma” yani insan beynini, zihnini “yersiz, yurtsuz” bırakarak, anlam bütününü parçalamak vardır.
İnançları kamusal alanda etkinlik gösteremeyişi, hukukun da felsefi olarak yersiz, yurtsuz kalmasına yol açmıştır. Bugünlerde yapılmak istenen ve seçimlerden sonra yapılmaya çalışılan budur.
Köyünden göçerek büyük kentlere biriken nüfus, köylülükten sıyrılmadan kentin varoluş nüfusunu oluşturmuştur.
Köylü olmak bir varoluş sonucudur. Orta Asya’dan göç eden Türkler, Kafkas milletleri, Güneyden gelen Arap, Afgan gibi göç kolları hep Anadolu’da konuşlanmıştır.
Anadolu’da yerleşim yeri olarak iç bölgeler tercih edilmiştir. Kral yolundan kalma ipek ve baharat yollarının devamı olan güzergâhtaki şehirler ve hinterlandı göçleri kırsala dağıtmıştır.
Daha sonra Osmanlı Devleti kaybettiği topraklardan kaçan Müslüman nüfusu kendi iskan politikası sonucu daha çok kıyılara yerleştirmiştir. Böylece de kıyı kırsalı oluşmuştur.
Ancak tüm dünya da 50 yılın içerisinde hızlı bir şekilde kırsaldan kentlere göç artmıştır. Avrupa ve ABD bu durumu sanayi inkılâbı ile yaşamıştır.
Bu göçler sonucu kentlerde de merkezin çevresi kalabalıklaşarak “varoşlar” oluşmuştur. Çünkü göç edenler kent merkezindekilerden eğitimsiz, maddi imkânları sınırlı, bazen her işe razı, çoğu kez de işsiz olarak yaşam mücadelesi verirken, hiçbir zaman tam kentli olamadılar ve değerlerine, birbirlerine sarılarak var oldular.
İşte AKP’nin başarısı, hemen hemen her şehirde var olan bu kesime ve kırsalda yaşayan kesime yardım ve hitap etmek kanalı ile geldi.
Bugün Türk siyasetinin taşınmak istediği nokta iki partili demokrasi ve anaya değişikliğini sağlayacak sayıda milletvekiline ulaşma.
Fakat bunun için Türk siyasi tarihinde görülmemiş bir seçin politikası, seçim yarışı, içindeki ayak oyunları, seçime 3 hafta kala hiç etik değil. Basında “MHP barajı aşar mı?” sorusu üzerine tartışmalar ve yağmur gibi kasetler, hiç etik değil. Aynen şu kasetlerin konuları ve oyunlarını kimse savunmaz, onaylamaz. Fakat siyaset adına şu dakikada yapılanları da kimse onaylamaz. Bu kasetleri piyasaya sürmekte “siyasi ahlaksızlıktır”
Özet olarak durum şöyle toparlanabilir; “tencere dibin kara, seninki benden kara”.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.