Yayınlanma Tarihi: 19 Ocak 2018 — okunma
Doksan Üç Harbi (1877/78) ve sonrasında Anadolu, Rumeli ve Kafkaslardan yoğun bir göçe sahne oldu. Bunlar arasında “Batum Muhacirleri” diye kaynaklara geçen bir grup muhacir Trabzon Vilâyeti’ne bağlı Samsun, Ünye, Fatsa ve Ordu sahasında iskân edildiler7. Bir müddet sonra yerli halk ile muhacirler arasında zaman zaman şiddet derecesine varan ihtilâf ve çatışmalar meydana gelmeye başladı.2 1878’de Canik Sancağı Müstakil Mutasarrıfı Hakkı Paşa idi.
Trabzon Vâlisi Ahmet Aziz Bey iki taraf arasındaki olayların sebeplerini ve alınacak tedbirleri yerinde incelemek ve tespit etmek üzere bölgeye gitti. Vâlinin yaptığı araştırmaya göre asayişi bozan ve şikâyete sebep olan olaylar en fazla Ordu, Fatsa ve Ünye çevresinde meydana gelmekteydi. Muhacirlerinin iskân edilmeleri sonucu nüfus yoğunluğu artan bölgede, bozulan asayişi düzeltmek ve ileriye yönelik kalıcı inzibatî tedbirleri almak maksadıyla daha etkili ve geniş çaplı bazı değişiklikler yapmak gerekiyordu. Bu çerçevede yeni bir sancak teşkili ile bölgede daha sıkı kontrol sağlanması mümkün olabilirdi.6
07 Aralık 1865’te Canik Sancağı Mutasarrıfı Ziyaeddin Abdulhamid Paşa’ydı. Kısmen Lübnan’da ve ardından Balkanlar’da yürürlüğe konulan Vilâyet Usulü, 1867’de çıkarılan yeni bir Vilâyetler Nizamnamesi ile genişletildi ve tüm Osmanlı topraklarına yaygınlaştırıldı. Böylece taşra örgütlenmesinde Eyâlet Sistemi tamamen kaldırılarak Fransa’dan örnek alınan (département) Vilâyet Usulü’ne geçildi. Yeni düzenlemede eyâletlerin yerine sancak, kazâ ve nahiyelerden oluşan vilâyetler kuruluyordu. Uygulamayla Vâli vilâyetin, Mutasarrıf sancak veya livanın başında bulunuyor, kazâlar Kaymakamların, nahiyeler de Muhtarların idaresi altına veriliyordu.5 Aralık 1868 – Ocak 1869 tarihleri arasında Canik Sancağı Mutasarrıfı Boşnakzâde Mehmed Paşa vazife yapmaktaydı.
Öte yandan Fatsa ve Ünye Kazâları Ordu Kazâsı’na bitişik, fakat üçü de bağlı oldukları sancakların merkezine uzak bulunuyorlardı. Bu kazâların idare ve bağlılık şekillerinin değiştirilmesi suretiyle buraların durumunu ve muamelâtını daha yakından müşahede etmek mümkün olabilecekti. Bu sebeplerle ve bölgenin “hüsn-i idaresini temin etmek” üzere Ordu, Fatsa ve Ünye Kazâları’nın birleştirilmesi suretiyle yeni bir liva teşkili, önemli ve gerekli bir iş olarak düşünülmekteydi.1
Yeni sancağın merkezinin neresi olacağı tartışmasına Ünyeliler de müdahil oldular. Ünye‘nin ileri gelir eşraf ve esnafı Dâhiliye Nezareti’ne hitaben kaleme aldıkları telgrafla sancak merkezinin Ünye olmasını talep ettiler. Ünyelilere göre diğer kazalara nispetle muhacirlerin çoğu Ünye Kazâsı’nda iskân olunmuştu. Bölgede yeni bir idarî yapılanmaya esas sebebi teşkil eden bazı eşkıyanın en ziyâde zarar verdiği yerler de Ünye ve çevresi idi. Olayların en fazla bu çevrede odaklanmasının sebebi, Fatsa, Ordu ve Terme Kazâları’nın muhacirlerle meskûn olması ve Ünye‘nin bu kazaların ortasında bulunması idi. Ünye‘nin bu konumundan istifade eden eşkıya güruhunun faaliyetlerini kontrol altına almak mümkün olamıyordu. Öte yandan kaymakamlık idaresi ile bölgede kalıcı düzen ve asayişi sağlamak imkânsız görünüyordu. Bu yüzden bölgede kalıcı ıslahat ve tedbir icrasının gerçekleştirilebilmesi, ancak Ünye Kazâsı’nın sancak merkezi yapılması hâlinde mümkün olabilirdi. Dolayısıyla herkesin can, mal ve namusundan emin olması için Ünye’nin sancak merkezi yapılması elzemdi. Ayrıca Ünye, havasının yumuşaklığı, kasabasının büyüklüğü, mevkiinin şirinliği ile de dikkat çekici idi. “Her çeşit ıslahat imaline elverişli olup” Niksar yolunun genişletilmesi suretiyle iç bölgelerle ulaşımın buradan kolayca sağlanması söz konusuydu”. Her hâlde Ünye mevcut durumu, mevkii ve gelecek vaat etmesi itibarıyla sancak merkezi olmak için tercihe lâyık bir yerdi.3
Öte yandan Ordu’ya 12, Ünye’ye 26 mil mesafede bulunan Vona Limanı da bulunduğu mevki itibarıyla âdeta “Anadolu kıtasının anahtarı” mesabesindeydi. Bütün bu özellikler göz önüne alındığı takdirde ehemmiyeti daha iyi anlaşılacak olan Vona, teşkili düşünülen sancağın merkezi olmak için en uygun yer olarak görünmekteydi.4 Bu çerçevede merkezi Vona olan yeni bir liva oluşturulması önemli olmakla birlikte, idarî açıdan daha kalıcı ve etkili bir çözüm yolu olarak, Canik Sancağı’nın vilâyete dönüştürülmesi gerekli görülüyordu.
Samsun’da toplanan komisyonda Canik Sancağı dâhilinde cereyan eden eşkıyalık olaylarının önlenmesi hususunda acilen alınması gerekli bazı tedbirler karara bağlandı. Uygulamadan bazı olumlu sonuçlar da elde edildi. Nitekim beş altı yıldan beri Ünye ve çevresine musallat olan eşkıya reisi Recep ve adamları ele geçirildi ve bölge halkı bunların verdiği zararlardan kurtarıldı.
İdarî taksimatta değişiklik suretiyle Karadeniz Bölgesi’nin orta kısmında oluşturulması düşünülen Canik Vilâyeti, kendisine bağlanacak sancaklarla birlikte önemli bir coğrafî mekânı işgal edebilecekti. Ancak merkezî idare, ihtiyaç olmadığı kanaatiyle bu değişikliğe onay vermedi. Dolayısıyla Canik, Trabzon Vilâyeti’ne bağlı bir sancak olarak mevcut statüsünü sürdürdü. Bununla birlikte bölgenin asayiş problemini çözmek için emniyet teşkilâtı güçlendirildi. II. Meşrutiyet’in ilânını müteakip 1910 yılında yeniden müstakil hâle getirilen Canik Sancağı, Cumhuriyet Dönemi’nin başlarına kadar bu statüsünü korumuştur. 21 Haziran 1910’da Canik Sancağı Müstakil Mutasarrıfı Mehmet Mehdi Bey’dir. Canik Sancağı, Cumhuriyet’in ilânından (29 Ekim 1923) birkaç gün evvel 1923 yılı Ekim ayı başlarında vilâyete tahvil olunmuştu (Haber, 15 Teşrinievvel 339/15 Ekim 1923). Samsun, artık Canik Vilâyeti’nin merkezi idi.7
Merkeziyetçi idare anlayışı, ülke genelinde eski Eyâlet Sistemi’nden Vilâyet Sistemi’ne geçişin de başlangıcını oluşturdu. 1836’dan sonra daha da hızlanan bu dönüşüm Tanzimat Dönemi’nde “eyâletten vilâyete” bir sistem değişikliği ile önemli bir merhaleye ulaştı. Bu çerçevede bazı sancakların bağlı olduğu vilâyetler değiştirildi. Örneğin 1846/47 idarî taksimatında Canik Sancağı Sivas Vilâyeti’nden ayrılarak Trabzon Vilâyeti’ne bağlandı.1 1841 – Haziran 1846 tarihlerinde Canik Sancağı Muhassılı Hazinedarzâde Abdullah Paşa görevi başındaydı.
Tarihî coşku ve perspektiften Ünye’ye selâmlar.. esen kalınız.
Devam Edecek
KAYNAKÇA:
1 BAYKARA, Tuncer – Anadolu’nun Tarihî Coğrafyasına Giriş I, Anadolu’nun İdarî Taksimatı, Ankara, 1988, sh. 249 – 251.
2 İPEK, Nedim – Kafkaslar’dan Anadolu’ya Göçler (1877 – 1900), Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fak Dergisi, Sayı 6, Samsun, 1991, sh. 97 vd.
3 BOA, ŞD, 1837/9, Belge No.: 13a – b, Ünye halkının Dâhiliye Nezareti’ne telgrafı, 26 Mart 1301 /7Nisan UZS; BOA, ŞD, 1837/9, Belge No.: 15a – b – c, Ünye halkının Sadaret’e çektiği telgraf, 26 Mart 1301 / 7 Nisan 1885.
4 BOA, ŞD, 1837/9, Belge No.: 27 – 28, Trabzon Vâlisi Ahmet Aziz Bey’in Dâhiliye Nezareti’ne yazısı, 11 Kanun-ı sânî 1300/23 Ocak 1885.
5 TARİH ve MEDENİYET – Osmanlı Türkiyesi’nde Eyâletten – Vilâyete Geçiş.
6 KARAGÖZ, Rıza – Trabzon Vâlisi Ahmet Aziz Bey’in Canik Sancağı’nı Vilâyete Dönüştürme Projesi (1885), Uluslararası Karadeniz İncelemeleri Dergisi, sh. 29 – 43.
7 AKBULUT, Prof. Dr. Dursun Ali – Samsun’un Gazi Günü ya da 19 Mayıs Bayramı, OMÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 12/1, Mayıs 1999, sh. 1. Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 33, Cilt: XI, Kasım 1995. International Journal of Black Sea Studies.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.