Yayınlanma Tarihi: 15 Nisan 2016 — okunma
Yaratıcı imge, doğanın devinim halindeki çoğul görüntülerini zihinsel perspektifte çoğaltma sanatıdır.Bu yüzden olsa gerek fotoğraf devinimdeki imgeyi yakalamaya çalışırken şiir devinimdeki imgeyi sözcüksel bağdaştırmayla anlık görüntüleme sanatıdır.Sonuçta her şey anlıktır;içe doğar,oluşur ve ifade edilir.Ne kadar da farklı iletişim biçimlerini kullansalar da fotoğraf ve şiir zihnin ve kalbin görüntüleme merkezinde derin bir algının metaforik dönüştürülme merkezidir.Bazı insanların ve genellikle fotoğrafçıların çoğunun doğadaki ve insandaki bu sözcüksel yoğunluğu zamandan kurtarma çabası şiirsel işlevin fotoğrafa yansımasıdır.Güzeli ve estetik olanı aramak,imgeyi kısa bir zaman dilimindeki estetiğe dönüştürme çabası dil ile görüntü arasındaki ikiz ilişkiye götürür bizi.
Bu meyanda şairin parnasyen bir tavır içinde doğup büyüdüğünü illa da vurgulamak istemiyorum.Aslında sanat felsefesinin dilinden konuşacak olursak fotoğraf parnasyen,şiir sürrealizmdir.Olgu,olay ve objeleri estetize etme ve yaşamın içinde insanı özü yakalama adına her ikisi de sembolizmdir.Edebiyat-ı Cedide dönemimde başladığı savlanan fotoğraf altı şiir çalışmaları ne kadar da devşirme bir akımın Türkçeye uyarlanmaya çalışılmasından başka bir şey değilse de fotoğraf gerçekliğinin şiirsel işlevle olan yakın ilişkisi derin uçurumlara kaymaz kanısındayım.Fotoğrafını bekleyen şiirler olduğu gibi,şiirsel anı yakalamaya çalışan fotoğraflar da doğanın özündedir.İnsanın olduğu her yerde şiir biz farkında olmasak da akar gider.Bu akışta şair sözcüklerin büyüsünü çağrıştırırken fotoğrafçı görsel olanın altındaki estetik büyüye ulaşmaya çalışır.İmgenin anlık derinliği ve çağrıştırdığı yansıtma değerleri her fotoğrafa baktığımda mısralar getirir aklıma.Her fotoğrafa bir ad vermek,bir mısra da olsa bir şeyler karalamak isterim.Doğanın derinliğini ve ışığı ustaca yakalayan görüntü uzmanı beni şiirsel okumalara götürür ki sanırım bu da estetiğin zorladığı bir durumdur.Aynı reaksiyonu resim ve sahne sanatları için de söyleyebilirim.Yıllarca evvel gittiğim bir oyunda bir adada yalnız başına yaşayan insanın her sabah kaktığında denizi uzun uzun izleyip ölen eşinin duvarda asılı fotoğrafına bakıp çiçeklere su vermesi dilin ve sözcüklerin dönüştürme gücünün tetiklenmesidir.Duyarlık, görünen gerçeklerin ardındaki estetiği işleyebilme yeteneğidir.
Osman Aziz Yeşil
Bu kapsamda,çalışma masamdan hiç ayırmadığım, Osman Aziz Yeşil’in ATO yayınları tarafından 2006 yılında basılan fotoğraflar ve özlü sözler kitabı Gümüşhaneli bir resim-iş öğretmeninin realist izlenimleri böyle bir girişi zorunlu kılıyor.Fotoğraf ve şiir arasında estetik bir ilişki kurmak biraz zorlama bir durum gibi gözükse de kitapta Cüneyt Özyer’in Osman Aziz Yeşil’in söz konusu kitabı hakkında yazdığı sunuş yazısında bir cümle gerçekten etkileyicidir:”Onun kalbine düşmüş fotoğraf,orda buluşuyor bu kareler.”
Cüneyt Özyer’in deyişiyle fotoğrafına sevgi katan adam Osman Azizi Yeşil,Ali Candaş’tan alıntılarsak “II.Dünya Savaşı’nın uç vermeye başladığı dönemde yoksulluğun ve yoksunluğun içinde dünyaya gelir.Yoklukların ve acıların içinde boy atmaya çalışır.Yokluk ve acılar,onun eğitim almaya daima kamçılar ve öğretmen okulunu bitirerek ilkokul öğretmeni olur.Gümüşhane’de bir süre çalışan Yeşil,vatani görevi için memleketinden ayrılır.Bu ayrılış görev aşkı uğruna yaz ayları dışında memleketine hiç dönmeyecek şekilde meslek hayatı boyunca devam eder.Tek neden fotoğraf aşkıdır.29 yılını adadığı bu görev süresi içinde Anadolu’yu karış karış gezerek objektifi ile yurdunun doğal güzelliklerini tespit ederek büyük eserler ortaya koyar.Öyle ki kendi alanıyla ilgili ulusal ve uluslar arası yarışmalarda 86 ödül almıştır.”
Bu fotoğrafa ve eğitime adanan ömrün bir diğer yanında Anadolu kültürünün ve eğitim hayatının okumalarından aldığı notlarla dilsel verimlerini de derler.Kendi deyişiyle, “İnsanımızın sözleri ve görüntüleriyle somutlaşan bir zenginlik ve güzelliği bizlere sunmaya çalışır.” Y.İzzettin Kılıç,Yeşil’in kitabı hakkında şunları vurgulamaktır:”Bir deyişe göre,doğaya herkes bakar ama hiç kimse aynı şeyi göremez.Kişi bilgi ve duygusallığı arasında onu yorumlar,yoğurur,değerlendirir ve beğeni süzgecinden geçirir.Bu süzgeç,sanatsal açıdan ne kadar ince ve eğitimli ise o oranda değerli eserler çıkar ortaya.Görülen artık sadece bir doğa veya oldu değil,süzgeçten geçmiş bir yorumdur…İşte bu albümde Osman’ın da yaptığı budur.Sadece görüntü değil,onun bilgi ve duygu dünyasından sunduğu birer parmak baldır.”
Fotoğraf ışığı iyi yakalayabilmekse,şiir imgedeki ışığı dilde dönüştürmenin bir fotoğrafıdır.
Osman Aziz Yeşil’in İnsanları
Osman Aziz Yeşil’in fotoğraflarında iki yön dikkati çeker hemen.Bunlardan birinci doğanın insana sunduğu eşsiz görüntüler,ikincisi ise doğanın ve kültürünün bir parçası olan insanlar.Bu bakımdan onun fotoğraflarında pastoral yanların yanında insanı en doğal ve öz halinde yansıtan bir gerçekliğe de ulaşmak mümkün.Doğaya ve insana duyulan bu aşk,yine Cüneyt Özyer’in deyişiyle “kendimizi türküye karışmış” duygular uyandırır bizde.Bu türkü doğanın el değmemiş bakire türküsüdür.Ayrıca bu türkü,kırsal gerçekliğin fotoğrafta iz düşümüdür.
(Devam edecek)