Yayınlanma Tarihi: 2 Eylül 2016 — okunma
Daha baba olmadan evvel gelecekte bir gün bir oğlum olsaydı adını “Barış” koymayı hayal ederdim.Barış,tüm çocuklara yakışırdı zira.Tüm çocuklar yüreklerindeki iyiliği ve güzelliği barıştan almışlardır,diye iç geçirir;yaşamın merkezine oturtmaya çalışmadığımız sevgi ve dostluğu ömrü boyunca gönlünde taşısın diye ona bu isimle hitap etmeyi kurgulardım.Öğretmenim,çocukları severim,en çok da bakışlarına yansıyan o okyanus yüreklerini.İç huzurumuzu besleyen sözcükler yakıştırdığımız çocuklarımıza bu ismin yüceliğinde güzel yarınlar yaratmanın sevincini duyardım.
Yıllar sonra bir kız babası olduğumda Elif’le açtık yepyeni bir hayata defterin beyza sayfalarını.Doğruluğu ve dürüstlüğü Elif’le yaşayalı diye onun gönlüne ve bakışlarına adadık bu adı. İyiliği ve sevgiyi onunla yaşayalım diye Elif’e türküler yaktık küçük evimizin fakir odalarına yayılan. Kalbin her zaman sevgiden atan tarafı olmak için Elif’le sarmaladık her işimizde avuçlarımızı.Onurlu ve inançlı bakmak işin hayata Elif’le çizdik gökyüzünü maviye boyadığımız bütün resimleri.
Oğlum olduğunda geçmişte hayal ettiğim şiirin ve mavinin aşkıyla yoğrulacak Barış’a ne güzel yakışırdı o güzelim gözler.Şairlik yanım ağır bastığından herhalde “Ozan” çıktı dilimden.Ozan’ı Barış’a uzak görmediğimden bu adla yaşasın istedik sanırım.Ne güzel bir uyumdu Ozan ve Barış.Şimdi biz “Ozan!” diye çağırsak da bütün çocukların olduğu gibi onun da sonsuz adı Barış.Şiir barıştırır çünkü bizleri nasip almışsak eğer onun inceliğinden.Yaklaştırır,yakınlaştırır,ülfetleştirir,insan yanımıza anlamaya kapı aralar,dost eder,arka çıkar,ellerini sorgusuz sualsiz bize uzatır,çocukların salıncakları paylaşması gibi mutluluğu ve insan canlılığını bizimle paylaşır,insan kılar,hamken pişirir,gönül eğitir,yürek uçurur,sözcüğe aşık olur,imgeyle seviştirir…Tüm bunları yan yana koyduğumuzda şiir de Barış’a o kadar yakın,hatta onun kalbindedir.İnce ruhlu insanlar yetiştirmek için ana-baba olduğumuzda yaşadıklarımız barıştan çok savaş sözcüğüyle açıklanıyorsa eğitimsizdir incelik yanımız,sözcüksüzdür,aşksızdır,şiirsizdir…Yunus Emre’nin “Ben gelmedim dava için / benim işim sevi için” mısralarını yüreklerine ilmek ilmek işleyemediğimizdendir.Bu dizelere barışı koyun alçalır mı bir gram Yunus’un değeri.Sevgiyi koyun,dostluğun koyun,şiiri koyun…değer kaybeder mi Yunus Yunus’luğundan…
Barış,öteki adıdır tüm çocukların.Onun için şair Refik Durbaş “Barış Koyun Çocukların Adını” diye seslenmektedir modern dünyanın kendine yabancılaşmış insan dışı çürümüşlüklerine inat.Onun için Can Yücel “Barış için döğüşelim” diyerek daha sıkı bir düşünceyi haykırmaktadır.Onun için Ahmet Günbaş ,”Sulara da kıydılar insafsızca/Deryayı bir yana koydular ırmağı bir yana” diyerek barışın karşısına ayrıştrmanın,ötekileştirmenin ve yok etmenin getirildiğini hissederek sesleniyor bizlere.
Barış,çocukların daha kirlenmeden kalan o tertemiz yüreklerindeki düşler ülkesinin ilk oyun maddesidir.Barış yoksa huzur yoktur orada,oyun yoktur,annenin sıcacık kucağı babanın şefkat dolu kolları yoktur.Paylaşıldıkta çoğalan hayaller yoktur.Düş yıldızları,sevgi güneşi,aydede bilmeceleri yoktur.Barış, doğduklarında tüm bebeklerin yüreğine işlenmiştir.Sevgiyi ve huzuru annesiyle barış içinde sütlenen çocuk öğrenebilir ancak.Onun için Yannis Ritsos “Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların/sıcacık bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın./Barış, bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir.” diyerek sütün beyazlığını insanın karalığına tercih etmektedir.Onun için,barışa daha sıkı sarılmak,hayatı daha fazla kucaklamak için,çirkin ve Kabili tabiatımızı öldürüp maviyi daha fazla yaymak için dünyaya Cengiz Bektaş “Şiir almalı.Şiir vermeli insan.” diyerek barışı hep şiirle yakınlaştırmıştır.Biliriz ki şiir barışa,barış da şiire aşık oldukça sözcükler en güzel imgelerini armağan etmiştir biz yıkıcı insanlara.
Barış,en kirletilen sözcük dünyada.Din ve kutsal toprak savaşlarından yeni nesil sömürge savaşlarına barışın dilini kullanan erk ve para babaları,büyük şirketler,gizli tarikatlar,silah tüccarları,büyük toprak sahipleri hep savaş ve ölüm ektiler yeryüzüne.İnsan birbirini öldürdükçe daha modernize oldu belki ama,sevgisi ve aşkı küçüldü giderek.İnsan daha fazla sömürdükçe daha fazla zenginleşti fakat iyiliği ve güzelliği kovdu yüreğinden ve ülkesinden.İnsan işgal ederek daha fazla maddi zenginlik buldu fakat ayna kirlendiğinde kendi gerçekliğini tüm çıplaklığıyla gösterecek bir şey kalmadı hayatında.Onun için Melih Cevdet Anday “Olsun da Gör” şiirinde Anadolu’dan aldığı değerle barış imgesine şöyle vurgu yapmaktadır:
“Yazık olur bu düş yarı kalırsa
Barış günü insan hakkı yenirse
Köroğlu’ nun sözü dinlenmelidir
Sivas ilinin Banaz köyünden
Pir Sultan Abdal dirilmelidir”
Anday “barış çağını altın çağ” olarak nitelese de “Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör” diye seslense de insanlığa yine kendi dizesine vurgu yaparak belirtirsek sanırım uzun yıllar “bu demir çağının beyliği” yetmeyecektir.Refik Durbaş’ın dediği gibi “savaşa karşıdır bütün çocuklar.” Onun ütopyasında “bütün çocuklar barışı sever.” Şimdiki çürümüş dünya düzeninde Durbaş’ın imgeleminde ne kadar da fütürist bir algı gibi dursa da bu dizeler barış aslında yaşamımızın tam ortasındadır.Yaşamak ve yaşatmak bizim elimizdedir.Farklı kavramlarla oyun oynasa da çocuklar Ataol Behramoğlu’nun “Bebeklerin Ulusu Yok“tan mülhemle barış sözcüğü “aynıdır tüm hakların dilinde”
“Barışı sever bütün çocuklar
beştaş, saklambaç, elim sende
bu yüzden anlamı aynıdır, değişmez
barış sözcüğünün halkların dilinde..
( Barış koyun çocukların adını )”
Dünya yüzeyinde nice barış şarkıları söylendi,türküler yakıldı.Nice konserler verildi,eylemler ve boykotlar yapıldı.Kana,paraya ve daha fazla sömürgeye doymayan nefsini şeytana teslim etmiş baronlar,tarikatlar,şirketler,devletler barış elçisi süsü altında kanlı oyunlarını hala yürütüyorlar.Bizler daha çocukken Atatürk’ün “Yurtta barış,dünyada barış” sözcüğüyle büyürken,her 23 Nisan’da kol kola verip barış ve kardeşlik şarkıları söylerken dünya hiç de bizim istediğimiz gibi gitmiyormuş meğer.İnsan gerektiğinde bir melek,isteğinde bir şeytanmış meğer.İnsan isteğinde bir Habil,gözü döndüğünde bir Kabil’miş meğer.Bunca şiir,bunca şarkı,bunca hikaye ve roman,kısaca sanat insanı güzellik ve incelikle tam anlamıyla süslemiyormuş meğer.
Barış,tüm çocukların ortak dünya adıdır,sevgi adıdır.Bütün çocukların Barış koysak dünya eskisinden daha huzurlu ve mutlu olur mu bilmeme ama yüreğe,ta derine işlersek bir şeyleri nefret ve savaş dilinden koparırız onları Behçet Necatigil’in çağrısına uyarak:
“Büyükler biraz daha yorulsun
Onlar da büyüsünler
Onlar da mesut olsunlar
Geçti, kaç savaş ezikliği
Çocukları düşünsünler
Çocuklar iyi gün görsünler.”