Yayınlanma Tarihi: 16 Ağustos 2019 — okunma
M.Ö. VIII. yüzyıl sonlarına kadar Mosklar ve Tibarenler (Gürcüce: ტიბერია, Tiberia. Yunanca: Τιβαρηνοί, Tibarenoi; Tubal, Josephus’un deyişiyle Thobeles) Büyük Kapadokya’nın güneydoğu bölgesinin hâkim unsurunu teşkil ediyorlardı. Kolkhlar, Halibler, Kokonlar (Mariyandin) ise Karadeniz’in güney kıyılarının egemen halkı olarak tanınıyorlardı.16
Mahmut Goloğlu, Pontus Devleti’nin bölgede yaşayan Alazonlar, Amazonlar, Begirler, Buşirler, Tibarenler, Tirallar, Haldiler, Sanlar, Katagonlar, Marlar, Makronlar, Mossinoikler, Kolkhlar ve Lazlar gibi yerli kavimler tarafından kurulduğunu ve bu kavimlerin Yunanlılıkla uzaktan yakından hiçbir ilişkisinin bulunmadığını söylemektedir.6
Tibarenler daha sonra Amasya – Kastamonu – Sinop bölgesinde kurulmuş olan Pontos devletine katılacak ve Anadolu’yu Roma işgaline karşı ayaklandıran Pontos Kralı Mithridates’in Pompeius’la bölgede olan savaşlarında önemli roller oynayacaklardı.10
Pers İmparatorluğu’nun son yıllarına doğru Kalipler, Mosinoikler, Tibarenler ve diğer kavimlerin artık, Ahamaniş Krallarına önem vermedikleri görülecektir. Bu kavimler, Pont devrinde de ayrılıklarını, özelliklerini, dillerini, örf ve geleneklerini, kavmî inançlarını muhafaza ediyorlardı. Bölgede henüz bir MİLLET teşekkül etmemişti. Karadeniz çevresinde, en iptidaî barbarlıktan, o zamana göre en ince medeniyete kadar, insan kültürünün bütün merhale ve dereceleri bu kavimlerde görülmekte idi.8
Moskhoilerin başlıkları ağaçtandı, kalkanları küçük, mızrakları kısa saplıydı, uçları sivri ve uzundu. Tibarenlerin, Makronların ve Mossinoiklerin silâhları da Moskhoilerinki gibiydi; şefleri şunlardı: Moskhoiler ile Tibarenlerin başında Dareios’un, Kyros oğlu Smerdis’in kızı Parmys’den doğan oğlu Ariomardos vardı.13
Kserses (Xerxes – M.Ö. 486), Yunanlılar üzerine büyük bir ordu topladığı vakit, bu orduya Anadolu’daki bütün kavimlerden de asker almıştı. Kserses, büyük ordusunun Çanakkale’den geçişini gururla seyrederken, bu kalabalık askerî birlik arasında Kalipler, Mossinoikler, Tibarenler ve Makronlar da bulunmakta idi.8
Tarihçi Herodot (M.Ö. 482 – 425), Kalipyalılar, Moskialılara ait askerlerin kıyafetlerini ve ellerindeki silâhlarını tasvir etmektedir. Moskialılar yünden miğferler giyiyor ve küçükçe kalkanlar ve mızraklar taşıyorlardı. Fakat, mızraklarının ucu uzunca idi. Bunların teçhizatı Tibarenler, Makronya ve Mosinikyalıların aynı idi.8
Strabon, Tibarenlerin Pharnakia ve Trapezus kentlerinin üst tarafında Khaldi halkına komşu yaşadıklarını belirtirken, Yaşlı Plinius Kotyara’yı Mosynoik ve Tiberaren halkı ile ilişkilendirmiştir (Pliny, Nat. VI. 4. 9). Strabon döneminde Khaldi kabilesi ile birlikte Küçük Ermenistan’ın egemenliği altına girmişse de Mithridates Eupator güçlenince Tibarenlerin ülkesinin de efendisi olmuş, burada çok sayıda kale inşâ ettirmiştir (Strabon, Geographika XII. 3. 28).14
Eupator VI (M.Ö. 111 – 63) Karadeniz sahilinde dar bir şerit içerisinde kalmış olan Amastra’dan Tibarenler ülkesi Kotyora’ya kadar uzanabilen krallığın çevresini genişletmeye çalıştı.16
Eski Ahit’te (Tekvin, 10, 2) Tubal, Yeni Ahit’te Tabal (Yunanca Tibarenoi, Lâtince Tibareni) adıyla bahsi geçen Nuh’un oğlu Yafes’in beşinci oğlunun adı ve onun soyundan gelen Luvi dili konuşan halk ile ilişkili olmaları muhtemeldir. Bittel, Tibarenlerin, Moskhoi (Meşket Türkleri olarak da bilinen Ahıskalılar ile ilişkilendirilmişlerdir) halkıyla da ilişkili olduğunu iddia edip, Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Roma dönemine dek varlıklarını sürdürdüklerini bildirmiştir (Bittel, 1970: 133).14
Mosinoik ve Tibaren kavimleri, Asur kaynaklarına göre Kapadokya’nın Güney – doğusundan Kilikya’ya kadar uzanan sahalarda oturdukları bilinen Mosinoikler Tabalların soyundan gelmişlerdir. Tibarenler, dürüst, konuksever insanlar olup, hayatları neşe ve eğlence içinde geçerdi.16
Ksenophon’un notlarından anlaşıldığına göre bu Antik Çağ’da Trabzon’un batısında Giresun ile Trabzon arasında Tibarenler, Mossynoikler, hemen güneyinde Makronlar, Sanniler, doğu ve kuzey doğusunda Byzerler, Moskhiler ve daha kuzeyde de Kolkhisliler gibi günümüzde hiçbir uzantıları olmayan ve zaman içinde yok olup giden otokton halklar yaşıyordu. Fakat Ksenophon’un kaydettiği bu halklarla bir bağlantılarının olup olmadığı şimdilik karanlıktır.6
Hititleri yıkan kavimlerden olan Muşkiller, Tibarenler ve Taballer Karadeniz’in dağlık yerlerine yerleşmişlerdi. Muşki, Tabal ve Tibarenler, İ.Ö. 1100’lerde, Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra güçlü bir devlet kuran Frigya birliği içinde yer aldılar.17
Kaliplerden sonra, bugünkü Ordu şehri istikametinde Tibarenlerin (bu kavme Tabal da denilmektedir) toprakları bulunuyordu. Burası düzlük olup deniz kenarında birkaç müstahkem mevkileri vardı. Kotyora şehri, Tibarenlerin toprağında idi.8
Gerek Kalip ve gerek Tibarenler diğer kavimlerden daha medenî idiler. Bazı kayıtlar, Giresun’un batısına geçince, ârazi gibi örf ve âdetlerin de biraz yumuşayarak insanîleştiğinden bahseder. Yalnız, Mosinoikler iptidaî yaşayışlarıyla bölgede ayrı bir durumda görünmektedirler.8
Tibarenlerin, Karadeniz sahil bölgesine inmeden evvelki yüzyıllarda çok kuvvetli kavim oldukları bilinmektedir. Hitit Devleti’nin yıkılmasında başlıca âmil oldukları anlaşılan eski istilâcı kavimlerden Muşki ve Tibarenlerle yapılan çarpışmalara ait kayıtlar, bunların o zamanlardaki kuvvetleri hakkında bilgi vermektedir.8
Asur Kralları bu kavimlerle birçok çarpışmalar yapmışlar, hâkimiyetlerini bunlara güçlükle tanıtabilmişlerdi. Muşkilerden büyük bir kısım, Türk asıllı Kimmer – İskit istilâlarının kasırga gibi estiği M.Ö. 720 – 680 yıllarında, Çoruh Havzası’na; Tibarenler de Trabzon’un güney-batısı taraflarına çekilmek zorunda kalmışlardı. Anadolu’ya hâkim olan Pers Ahamaniş İmparatorluğu’nun son zamanlarında, Karadeniz Bölgesi’nde Kalip, Tibaren, Mosinoik ve Makron adlarını taşıyan kavimler, yine mevcudiyetlerini devam ettirebilmişlerdi.8
Tibarenler de Mosinoikler gibi bilhassa Ordu ilinin iç bölgelerinde hayvancılıkla meşgul bir kavimdi. Tibarenlerin Ordu bölgesine Kafkasya’dan geldikleri, tarım ve hayvancılıkla meşgul oldukları bildirilmektedir.3
Trabzon şehrinin batısındaki Giresun – Ordu yöresinde kıyılara indiler ve Tibaren adı ile bölgenin yerli halkı olup kaldılar. M.Ö. VI. yüzyıla kadar güçlerini ve özelliklerini koruyan Tibarenler, aynı yüzyılın sonlarına doğru İran’ın Pont Satraplığı içine girdiler, İran’a bağlanıp vergi verdiler.5
Khalyblerin yaşadığı Thermedon vâdisinden sonra komşu Tibaren ve daha sonra Mossynoik, Makrokephali, Bekhiri ve Buxeri toprakları gelmektedir. Apollonios batıdan doğuya doğru Khalyblerin ötesinde yaşayan kavimlerle ilgili olarak benzer hikâyeler aktarmaktadır (2.373-387): “Misafirperverlik Tanrısı Zeus’un Genetaean Burnu ötesinde koyun zengini Tibarenler yaşamaktadır.18
Xenophon, M.Ö. 401’de “Yunanlılar Mossinoiklerin ülkesinde sekiz gün yürüdükten sonra Halibler ülkesine vardılar” diyor. Yunanlıların Tibarenlerin ülkesine (Bugün Ordu’nun doğusundaki Turnasuyu Deresi’nin olduğu bölge) girdikleri görülüyor. Ksenofon bu münasebetle Tibarenlerin ülkelerinin çok daha düzlük olduğunu, kıyıdaki şehirlerinin az tahkim edilmiş bulunduğunu yazar. Bu husus, Yunanlıların ganimet elde etmek hırsını arttırmış ve Tibaren ülkesini yağma ve talan etmeye karar vermişlerdir.19
M.Ö. VI. yüzyılda İran’ın Pont Satraplığı içinde yaşadılar. M.Ö. IV. yüzyılda müstakil bir topluluk halinde, genellikle Ordu topraklarında otururlarken, Milât’tan 4 – 300 yıl önce, Pontus Devleti kurulduktan sonra bu devletin idaresinde varlıklarını sürdürdüler.3
M.Ö. II. yüzyılın başlarına doğru, sahildeki kolonilerin sayısı azalmaya yüz tutmuştu. Artık, Karadeniz sahillerinde şehirleşmeye doğru bir akın başlamıştı. Bu şehirlerde ve bölgenin dağlık ve ormanlık kısımlarında oturan çeşitli halk topluluklarını teşkil eden Kalipler, Mosinoikler, Tibarenler, Taoklar Pont Devleti’nin en zayıf devirlerinde dahi bu idareye karşı bir isyan hareketine girişmemişler, istiklâllerini kazandıkları devirlerde yine Mitridatlara karşı sevgilerini muhafaza etmişlerdir.8
Tibarenler de Mossynoikler gibi Pontos Devleti’nin yıkılmasından sonra bölgenin Roma hâkimiyetine girmesiyle tarih sahnesinden silindiler.6
KAYNAKÇA :
3 ÇEBİ, Sıtkı – Karadeniz Bölgesinde Kavimler, T.C. Ordu Valiliği, İl Kül. ve Tur. Müd. Yay. – 2, Haziran 2006, 1. Baskı, Ordu, 145 sh.
5 GOLOĞLU, Mahmut – Anadolu’nun Millî Devleti Pontos, Goloğlu Yayınları, 1973, 267 sh.
6 KARSLIOĞLU, Yusuf – Doğu Karadeniz Tarihi: Otokton Halkları ve Etnik Yapısı, The Universal Yayınları, Araştırma Kitapları No. 6, 1. Baskı, 2009, 694 sh.
8 ÇEBİ, Sıtkı – Ordu Tarihi ve 50. Yılda Ordu Şehri, OTSO Yayını No. 4, Ankara, 1973, 128 sh.
10 BİLGİN, Mehmet – Doğu Karadeniz: Tarih, Kültür, İnsan, Ötüken Neşriyat, 2007, 280 sh.
13 HERODOTOS – Herodot Tarihi, Türkçesi: Müntekim ÖKMEN, Yunanca asliyle karşılaştıran ve sunan Azra ERHAT, Remzi Kitabevi, İstanbul, I. Basım, Aralık 1973, BFKD: 19, 881 sh.
14 ÖZTÜRK, Özhan – Tibarenler / Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasî Tarihi, Genişletilmiş 3. Baskı, Nika Yayınları, Ankara, 2016.
16 UZAN, Selim – Dünü ve Bugünü ile Korgan, Korgan Kaymakamlığı, 1988, 293 sayfa.
17 TATAR, Recep S. – Hurafeler / Doğum – Yaşam – Ölüm Üzerine, Su Yayınları, I. Baskı, Ekim 2016, 271 sh.
18 GÜNALTAY, Şemsettin – Yakın Şark: pt. 1. Perslerden Romalılara kadar Selekoslar, Nabatiler, Galatlar, Bitinya ve Bergama Krallıkları, TTK Yayınları, 1951.
19 SÜMER, Faruk – Tirebolu Tarihi, Tirebolu Kültür ve Yardımlaşma Derneği, 1992, 255 sh.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.