Yayınlanma Tarihi: 21 Temmuz 2017 — okunma
Osmanlılar, Trabzon Devleti’ne bağlı olan bölgelere Canit, Mülk-i Canit; Trabzon Devleti’ni yönetenlere de Tekfur-ı Canit, Melik-i Canit, Canitî adı vermişlerdi. Osmanlı Devleti zamanında, XV – XVI. yüzyılda Orta Karadeniz Bölgesi’nde, sınırları Bafra’nın batısından başlayan, Samsun Merkez, Kavak, Salıpazarı, Terme, Çarşamba, Ünye’yi içerisine alan ve Fatsa ile Perşembe arasından denize dökülen Bolaman Irmağı’na kadar uzayan coğrafyada Canik Sancağı bulunmaktaydı. XIX. yüzyılın ikinci yarısındaki yeni düzenlemelerle Trabzon Vilâyeti’ne bağlanıncaya kadar Canik, Rum (daha sonra adı Sivas olarak değiştirilmiştir) Eyâleti’ne bağlı kalacaktır.1
Sayın Mehmet ÖZ, XV – XVI. yüzyıllarda Canik Sancağı’nı araştırırken çalışmasının temel kaynaklarını dört mufassal ve altı mücmel Tahrir Defteri oluşturmaktaydı. Ayrıca bir Evkaf, iki Mukataa Defteriyle bazı mühimme kayıtları ve kronik, seyahatnâme vb. kaynaklardan da yararlanmıştır. Bunlara ek olarak 1642 tarihini taşıyan Canik Sancağı’na ait bir dizi yetişkin erkek nüfusu defteri de 16. ve 17. yüzyıllar arasında mukayese yapmak maksadıyla incelenmiş.
Bunlardan ilki Canik Livası Tahrir Defteri başlığını taşıyorsa da sancağın tümünü ihtiva etmez “16. asır kazâlarından Arım (Çarşamba), Terme ve Ünye hariç.” TT 41 numaralı Mücmel Defter çalışmasında Canik Sancağı olarak adlandırılan bölgede yer alan 15. yüzyıl nâhiyelerinin (Satılmış-ı Mezid Bey, Ünye, Canit-i Göl, Samsun, Kavak ve Bafra) yanı sıra Niksar, Gedegra, Sonisa ve Canik-i Bayram yörelerini de kapsar.
Canik Yöresi için Mufassal Defter olduğu bâriz bir şekilde belli olan TT 54 de katalogda Amasya Livası’na ait olduğu yazılmışsa da TT 54’ün (1514-15) ilk kısımları Sonisa, Niksar, Felis ve Karakuş’a (Akkuş), kalan kısmı ise Satılmış, Ünye, Tirme, Arım kazâları ile Samsun şehri ve Samsun kazâsına bağlı 17 köye aittir. Defterin hem başlangıç hem de son kısımları kayıp!
TT 387 defteri (1520 ya da 1523 tarihli), Rum ve Karaman Eyâletleri’nin nüfus ve hâsıl icmali defteridir. İlk defa bu defterde Canik Livası ibaresine rastlıyoruz. Canik Livası on kazâdan müteşekkildi : Canik-i Bayram, Satılmış, Ünye, Tirme, Arım, Samsun, Kavak, Bafra, Gedegra (Vezirköprü) ve Kocakayası (Zeytun).
H. 984 (1575-76) tarihini taşıyan TK 33, 338 varaktan oluşur; her bir kazâya tahsis edilen bölümün başında o kazâ ile ilgili kısımdaki kaydedilen birimlerin (köy, mezraa, müsellem grubu vs.) ayrıntılı bir indeksi mevcuttur. Bölgedeki kazâlar defterde şu sırayla kayıtlıdır : Samsun, Kavak, Ünye, Satılmış, Arım, Bafra ve Tirme.
Bu bölge, arkeolojik bulguların gösterdiğine göre en azından M.Ö. 5000 yılından beri meskûndur. Bölge, Danişmendlilerin teşebbüsüyle başlayan Türk sızmasından evvel Hititler (M.Ö. 1650 – 1200), Pontus Krallığı (M.Ö. 302 – 71), Roma İmparatorluğu (M.Ö. 71 – M.S. 395) ve Bizans (395 – 1086) gibi eski ve Orta Çağ devletlerinin hâkimiyeti altında bulunmuştur.
Canik dediğimiz bölge farklı beyliklerin hâkimiyetinde bulunduğundan bunları ayrı ayrı ele almak gerekir. Bu amaçla bölge batıdan doğuya dört alt kısımda incelendi: a) Bafra Beyleri, b) Kubadoğulları Emirliği’nin idaresindeki Samsun ve Kavak, c) Taceddinoğulları’nın toprakları olan Canik-i Göl, yani Terme ve Çarşamba, d) Hacı Emiroğulları’nın elindeki Ünye ve Satılmış (Ordu ve Giresun da bu beyliğin toprakları arasındaydı).
Hacı Emiroğulları’nın toprakları (eskiçağın Halibya’sı) Panaretos’a göre 1280 – 1297 arasında Türkler tarafından ele geçirildi. Hacı Emir İbrahim Bey’in babası olan Bayram Bey (öl. 1332) bu küçük beyliğin kurucusu sayılabilir. Osmanlı idarî teşkilâtındaki Bayramlu veya Canik-i Bayram nahiye / kazâsı, ismini bu Bayram Bey’den almış olmalıdır. Bu beylik, takriben bugünkü ÜNYE, Fatsa (Satılmış), Ordu (Bayramlu) ve Giresun yörelerinde hâkimiyet kurmuştu.
Ankara Savaşı’ndan (1402) sonra Ünye, Timur’a bağlı Hırıstiyan bir vâli tarafından yönetilirken, Ünye’ye komşu (doğusundaki ?) yöreler Clavijo’ya göre yine Timur’a tâbi olan Erzamir (Hacı Emir olabilir mi?) adlı bir beyin yönetimindeydi. Her ne kadar bazı yazarlar Osmanlı fethinin II. Mehmed’in Trabzon Seferi (1461) sırasında vuku bulmuş olabileceğini ifade ederlerse de Tahrir Defterleri’ndeki bazı kayıtlardan, en azından Canik-i Bayram’ın, yani takriben bugünkü Ordu ile Giresun’un batı kesimlerinin Yörgüç Paşa’nın Canik harekâtı (1427-28) sırasında alındığı anlaşılıyor.2
16. yüzyılın ikinci yarısına ait defterler Canik Sancağı’nın yedi kazâdan müteşekkil olduğunu açıkça gösterir. 1. Satılmış (-ı Mezid bey): Büyük ölçüde bugünkü Fatsa ve Korgan, ama Ünye’nin bazı köyleri de dahil, 2. Ünye: Bugünkü Ünye’nin küçük bir kısmı (on köy), 3. Terme (veya Tirme): Bugünkü Terme ile Ünye’nin batısındaki bazı köyler, 4. Arım: Bugünkü Çarşamba ile yeni kurulan Asarcık, 5. Samsun, 6. Bafra ve 7. Kavak.
Canik içinde yer alan bugünkü Fatsa, Korgan ve Ünye genelde dağlık ve yüksek yerlerdir. Kaba bir tahminle Canik’in % 45’inin dağlar ve % 37’sinin de plâtolardan oluştuğu söylenebilir. Yörede dikkat çekici bir başka husus, gerek yörenin genel isminin (Canik) gerekse üç kasaba merkezinin (Samsun, Bafra ve Ünye) eski adlarının, bazı imlâ ve telâffuz değişiklikleriyle de olsa devamlılığıdır. Yine, nüfusun büyük çoğunluğu Müslüman olmakla beraber, Türkleşme öncesi yer adlarının önemli nispette devam etmesi de dikkat çekicidir. Bu durum, Türklerin her zaman yeni yerleştikleri yerlerin adını değiştirmediklerini ortaya koyar.
Türkiye’de yer adlarının özellikle 20. asırda sürekli değişmesi karşısında, ancak eski (19. yüzyıla ve 20. yüzyıl başlarına ait) harita ve listeler yardımıyladır ki bu işi bir nebze olsun başarmak mümkündür. Araştırmalarımız, Canik’teki yer adlarının % 42 kadarının, en azından 20. yüzyıl başlarına kadar geldiğini ortaya koymuştur. Sonuç, Satılmış, Ünye, Terme ve Kavak’ta (yüzde 50 civarında), Samsun (%27), Arım (%36) ve Bafra’dan (%45) daha cesaret vericidir.
1455 – 1642 Canik Sancağı idarî taksimatlarının hepsinde aynı Ünye adı geçmekte ve 1455’te Vilâyet-i (Nahiye-i) Ünye, 1485’te Nahiye-i Ünye, 1520’de Kazâ-i Ünye olarak defter kayıtlarında yer almaktadır.
16. yüzyıl başlarında Arım, Tirme ve Ünye’deki çeltük arglarının ref edilip, daha önce çeltük hizmetini gören reâyânın bu defa kendir hizmetine memur edildiğini görüyoruz. Bu keyfiyet Rum Eyâleti Kanunu’nda da belirtilmiştir. … Arım ve Tirme ve Ünye kazâlarında olan reâyâ bedel-i avârız kendir hidmetin iderler; ber mûceb-i kanûn-ı kadim yılda üç gün hassa çeltüğüne hidmet iderler. Hidmet edemeyenler bedel-i hidmet bir mikdar akçe virmek kanûn-ı kadimleridir. O dönemde Ünye kazâsı köylerinde 15 kendirci vardı.
Satılmış ve Ünye kazâlarında ise bir takım vergi mükellefleri madencilikle meşguldü. KÜRECİ diye adlandırılan bu kişiler bölgedeki demir (ahen) yataklarında çalışmaktaydı ve elde ettikleri gelirin yarısını hassaya – Amasya’daki şehzâdeye veya Satılmış ve Ünye Subaşıları’na – ödemekteydiler.
Tarımın dışında Ünye sâkinleri demir (ahen) geliri, resm-i dalyan ve fırun-ı çömlek kayıtlarından da anlaşıldığı üzere madencilik, balıkçılık, çömlekçilik gibi işlerle de uğraşmışlardır. Demir gelirinin kısmen kale dışından (an hâric) geldiğine bakılırsa bunun kale sâkinleri tarafından değil, çevredeki köylülerce üretildiğini söyleyebiliriz.
Tarihî coşku ve perspektiften, Canik vilâyetinde buluşmak dileğiyle.. esen kalınız.
1 ÖZ, Mehmet – XV – XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, TTK Yay., XXVII. Dizi, Sayı : 3, Ankara, 1999, 197 sh.
2 .CLAVIJO (Klaviyo) – Timur Devri’nde Semerkand’a Seyahat, Terc. Ö.R. Doğrul, İstanbul, 1975, sh. 59.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.