Yayınlanma Tarihi: 21 Mart 2011 — okunma
Başlangıç da böyle değildi. Fakat umut vaad ediyordu sesi, yorumu farklıydı.
Adler, güçsüzlüğe karşı geliştirilen ödünleme mekanizmalarını insanın doğasının bir özelliği olarak görür. Bedensel engeli nedeniyle kendini yetersiz gören bir kişinin ünlü bir müzisyen olması “ödünlemedir”.
Nevrotik eğitimli insanlarda “ödünleme” duygusu bir komplekse dönüşerek, abartılmış “ödünleme” mekanizmalarınınkullanılmasının olumsuz davranışlarını sergiler.
Olumsuz ve onaylanmayan, hatta kınanan davranışlarını da izledik hep birlikte. Kurşunlar atıldı yakınında ki kadınlara, çevresindekilere…
Aşırı çalışmak sağlığı tehdit edebilir. Mutsuzluk kaynağı olabilir. Aşırı çalışıyordu. Hiç çalışmamakta mutsuzluğa, sıkıntıya neden olabilir.
Aşırı yemek yemenin kötü sonuçları olabileceği gibi yemek yememeninde kötü sonuçları olabilir.
Aşırı çalıştığını söyleyebiliriz, ekranlarda gördüğüm kadarı ile.
Duyarsızlaşma, sürekli şiddet filmi izleyen bir kişinin gerçek yaşamda karşılaştığı şiddet olaylarına karşı hiçbir tepki göstermeden izlemesi duyarsızlaşmadır.
Hayatı izlediğimiz kadar çok sakin geçmiyordu. Hep şarkı türkü, eğlence değildi.
Fazla cesaret, erdemli bir kör, bir gözü karanlıkla korkaklık arasında ki orta yoldur.
Hem cesur, hem de gözü karaydı.
Mutluluk aşırı uçlardan kendimizi sakınmakla olanaklıdır.
Aşırı uçlar ve bunlardan kendini sakınmak, böylesi bir şöhretle nasıl mümkün olur? O halde mutluluk ne kadar(!) mümkün olur?
Filozof, kesin bilgilere mutlak hakikatlere ermiş kişi değildir. Bilgiyi ve bilgeliği seven ele geçirmek için çabalayan kişidir.
Urfa’da Oxford vardı da biz mi gitmedik derken bilgiye olan özlemini anlatmıyor muydu? Filozofça sözleri, tespitleri hayattan, insanlardan aldığı derslerle edindiği filozof bir yanı vardı.
Gerek bilgi alanında, gerek eylem alanında filozof, ön yargılardan içinde yaşadığı çevrenin kendisine kabul ettirmek istediği inançlardan uzak durabilen, inceleyip eleştirebilen bir kişidir diye tanımlanır felsefede.
Çevresinin baskısına, basının gözlemine karşılık kendisine bir çember oluşturabilmiş. Bu çember içinde diğerlerini eleştirebilen bir özgürlüğe de sahip değil miydi?
Herakleitos’a göre varlık statik olarak ele alınmaz doğada tam bir savaş, mücadele ve değişme söz konusudur. Hayat sürekli varoluş ve yokoluşun gelişinden ibarettir.
Hayatı tam bir savaş, mücadele ve değişim içerisinde değil miydi? Mücadele yorgunluğunu ekranda şarkı söyler, sohbet ederken akıttığı yaşlarda görmedik mi? Kurşunlar ıskalasada soyut İbrahim TATLISES de izler bırakıyordu demek ki.
Duyguları kullanmadan bilgi sürecini başlatmak olanaksızdır. Uçsuz bucaksız evrende yalnızca somut alanın varlığını düşünmek büyük hata olur. Yani soyut bir alan vardır. Ancak insanın bu alan hakkında bilgi edinmesi imkânsızdır.
Varlığın ötesi ancak insanın sezgileri ile bilinebilir. Meta fizik alan vardır ancak duyular aracılığı ile bu alanın bilgilerine varılamaz. Sezgileri de güçlü, manevi yanı da zengindi bizce, maddi yanı kadar.
Bireyin davranışını biçimlendiren en önemli etken onun kendini ve çevresini o andaki anlamlandırış biçimidir. Birey seçimlerini özgürce gerçekleştirebildiği oranda havyandan ayırmaktadır. Tüm davranışları bireyin özgür seçimi sonucudur.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.