Yayınlanma Tarihi: 23 Eylül 2015 — okunma
Başbakan Yardımcımız Sayın Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, millî görüş camiasından ayrıldıktan sonra “Halkın Sesi” olmaya karar vermişti. 37 yıl önce adalet ve kalkınma davamız var demiş, 2001’de de bu adla bir parti kurulduğunu duyunca heyecanlandığım gibi Sayın Kurtulmuş’un partisine verdiği bu adı duyunca da heyecanlanmıştım. Rahmetli Refaiddin Şahin Ağabeyim, beni yanına çağırdı. Dedi eğitim, kültür, sanat faaliyetlerinin sesini duyurmak istiyorsan bize destek ol! Sonra Sayın Bekaroğlu ve Sayın Ahmet Demircan ile de istişarelerim olmuştu. Ancak inancım oydu ki halkın sesi olmak kitlelerin gönül gücüyle yürüyebilmeye bağlıdır. Kadro çatışmalarından uzak üyelerinin oy çokluğunu doğru hesaplayan ve o oy çokluğuna göre icra yapan bir kitle partisi oluşumuna hizmet etmek gerekti. Kadroların bölük pörçük olması sonucu oluşan küçük kadro partileri halkın sesi nasıl olabilirdi ki? 2001 ruhuyla her fikre yer açtığını söyleyen Ak Parti, kadro partisi olarak kurulmuş da olsa aldığı oy potansiyeliyle kitlelerin sesi olmayı başarmıştı, bölünmenin ne anlamı vardı?
Kısa süre sonra Sayın Kurtulmuş ve Saygıdeğer Dostum Samsun Milletvekilimiz Sayın Ahmet Demircan da Adalet ve Kalkınma davası içinde yer aldı. Baktım Gazi Üniversiteli dostlarım Sayın Prof. Dr. Naci Bostancı, Sayın Prof. Dr. Vedat Bilgin ve Sayın Prof. Dr. Hüseyin Yayman da katıldı davaya. Dava büyüyecek demek ki dedim, kitleler etkisini artırıyor. Kitlelerin etki gücüne daha da inandım. Bu inançla 7 Haziran seçimlerinde Ak Parti’den aday adayı da oldum. Fikirlerim vardı, davaya sunmak istediğim. Gazeteler bunları zaman zaman manşetlere de taşımıştı. Adalet ve kalkınma davasının daha fazla güç kazanması için bilimsel gerçeklere ve doğru bilgilere dayalı fikirler ürettim durdum ve yayınladım hep. Başta muhtarlar olmak üzere bütün sivil toplum kuruluşlarıyla yakın temasa geçtim.
Onlarla sohbetlerimde bana yandıkları derdin en büyüğü neydi biliyor musunuz? Köşebaşını tutmuş etkili ve yetkili kadrolar kitleler adına konuşuyor, bu da halkın sesi oluyor. Biz sadece nutuk dinliyoruz sivil toplum kuruluşları olarak bizim çözüm önerilerimizi ciddiye alan bile yok(!) Kendilerine öyle sanmayın, onlar sizden etkilenerek fikirler üretirler, ona göre icra içinde olurlar dedim. Adayı olduğum partinin içinde akademik bir kadronun varlığına dikkat çektim. Onların kitlelerin sesini dinlemeyi, bilimin emri kabul ettiklerini de vurguladım ve dertlerini yüreğime işledim.
Halkın sesini duyabilmek çok önemli. Duydum demeyle duyulmuyor bu ses! O ses ancak icrayı üyelerin oylarına sunmakla net olarak duyulur. Bu cumhuriyet tarihi boyunca yapıldı mı hiç? Yapılmadı, demek ki kitle partisi kurulamadı. Böyle bir partinin kurulması veya partilerin buna çevrilmesi en büyük dileğim ama doğrusu çok umutlu değilim. Çok zor, köşebaşını tutanlar benim türkülerimi dinleyecek herkes demekten vazgeçemez. Keşke geçebilseler… Her siyasetçi kendi doğrularını bir yana bırakıp o sesi duyabilmeye odaklanabilse… Bunu yaparken de kim benim dostum kim düşmanım ayrımı yapmama olgunluğunu gösterebilse…
Benim doğrularımı paylaşmayan benim partimden değil anlayışı partileri dar kadroculuğa sürüklüyor. İstisnalar var tabi. Kitlelerin sesini duyma çabası içinde gördüğüm çok politikacı tanıdım. Bunlardan birisini yeni görevi dolayısıyla fikir dostlarıma tanıtmak istiyorum:
Demokrasi adası projesinin sahibi genç ve dinamik mimar hemşehrimiz Sayın Çiğdem Karaaslan. Çalışmalarıyla kendini kabul ettirmiş olacak ki genç yaşına rağmen bugün genel başkan yardımcısı ve çevreden, şehirlerden, kültürden sorumlu. Bu Samsun için bir şans bence. Kendisiyle de yeni tanıştım. Ciddî konularda istişarelerimiz oldu. Memleket meselelerine hakim buldum Sayın Karaaslan’ı. İnanıyorum ki halkın sesini duyar. Görevinde başarılar diliyorum.
Kitle partisi konusunda önceki yazılarımda da açıklamalar yapmıştım. Nedeni, dayatmacılığın çağ dışı olduğunu vurgulamaya çalışmaktı. Partilerde sen ben azalacağına çoğaldı. Sayın Arınç bile eskiden bizdik, şimdi ben olduk deme noktasına geldi. Yeniden seçime gidilmesinin nedeni de sen ben değil mi? İyi değil bu gidiş. Kitleler bunu istemiyor, kendi sesinin duyulmasını istiyor, halkın sesini duymamız lazım. Selam kitle partisi olma yolunda ilerleme çabası gösterenlere, selam!