Yayınlanma Tarihi: 7 Mayıs 2024 — okunma
Bir yeri ziyaret ettiğinizde öncelikle karşılaşacağınız şeyler şunlardır: Tarihi doku, coğrafi yapı ve insan…
Tarihi doku o yerde daha önce yaşamış kavim ve devletlerin günümüze kadar gelmiş “Fiziki imzaları”dır. Yani geçmişten günümüze bıraktıkları şahitlerdir. Dünü yarına taşıyan emareler ve karinelerdir.
Coğrafi yapı ise fazla müdahale edilemeyen, zaman içerisinde bazı dokunuşlarla şekillenmiş durumdur ki asırlar öncesiyle günümüz arasında fazla bir fark yoktur.
Ve insan…
Öncelikle bir gönle sahip olması hasebiyle ne zaman hangi davranışta olacağını önceden kestirmenin mümkün olmadığı bir varlıktır.
Bütün bunları bir yere not ettikten sonra çıkarın her seyahate. Daha nelerle karşılaşacağımı zaman gösterir.
Korgan ve diğer yerleri ziyaret etmeye gitmeden önce ‘ora’ ile ilgili bazı araştırmalar yapar, fazla sürprizle karşılaşmak istemem. Ancak her şeye rağmen gözden kaçan yahut fark edemediğin şeyler olabiliyor.
Korgan’a ilk vardığımda uğradığım yerler, tanıştığım kişiler olmuştu. Bunlardan; İbn-i Sina Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Sayın Mustafa Ertim ve Aynı okulun Edebiyat Öğretmenlerinden Mustafa Efiloğlu ve Emrah Şen, Korgan öğretmenevi çalışanları ki sadece Merve Karaevli’yi hatırlıyorum, Şehit Emrah Sapa İmam-Hatip Ortaokulu Müdürü Sayın Elif Sönmez Usta ve aynı okulun Türkçe Öğretmeni Gülbahar Aksu Tekin, Korgan Ortaokulu Müdürü Abdullah Timur; ilçe merkezinde de bulunan okullarda olan tanıştıklarım.
Prof. Dr. Esat Coşan Ortaokulu Müdür Yardımcısı Mehmet Akgün, Tepealan Çok Programlı Anadolu Lisesi Müdürü Selahattin Şatıroğlu, Tepealan Ortaokulu Müdürü Merve Coşkun ve aynı okulun Fen Bilimleri Öğretmeni ve Müdür Yardımcısı Fatma Gülver, Tepealan Emir Yakup İmam-Hatip Ortaokulu Müdür Yardımcısı Ümit Erbağ tanıştığım diğer kişiler arasındaydı.
Tabii bütün bu kişiler ile hafızamdan silinmeyecek hatıralar olacaktır. Hele bir yere not alıp kaydedersem yarınlarda tatlı bir hatıra olarak kalacak bana. Belki de hüzünlü bir hatıra. Ama içinde gönül bulunduran bir hüzün…
Bütün bunların yanı sıra şehri birkaç kere dolaştım. Bana neler söylemek istediklerini anlamaya çalıştım. Bütün bu sessiz konuşmalar da sayfalar sürecek bir yazının konusu ancak olabilir.
Şehrin merkezinden yola çıkıp Ordu’nun Büyük şehir unvanı almadan önce Korgan’ın beldelerinden olan Tepealan mahallesine doğru yol aldım. Önce Prof. Dr. Esat Coşan İlkokulu ve Ortaokulu ziyaretim oldu. Okul Müdürü o an için okulda olmadığından Müdür Yardımcısı Mehmet Akgün ile görüştükten sonra – Arabamın anahtarının unutulması hariç- yola koyuldum.
Mart ayının ortalarıydı. Bahar kendini göstermeye başlamıştı. Ağaçlar yeşile durmuş yaprak açmayanları ise “Biz böyle de güzeliz” der gibiydi.
Tahmini Korgan merkezi ile Tepealan arasının yarısı kadar yol gitmiştim ki karşıma bir şelale çıktı. Bu şelalenin bir isminin olmadığını üzülerek öğrendim. Çünkü tanıtımlar için isimler ve markalar çok önemli.
Şelalenin yakınına gidip biraz seyrettim. Suyun akışıyla beyaz bir tül gibi bulunduğu yeri süsleyen şelalenin suyu birkaç metre sonra küçük bir ırmak meydana getiriyordu. Bir yandan şelalenin görüntüsü diğer yandan akan suyun çağlaması hem göze, hem kulağa hem de gönle hitap ediyordu.
Şelale yanında biraz oyalandım. Sonunda, eski belde yeni mahalle olan Tepealan’a doğru hareket ettim.
Tepealan’ın kuruluş yeri, ziyaret ettiğim okulları ayrı yazı konuları olacak. Şimdilik buraya kadar gelmişken burada bırakalım. Daha yazılacak çok şeyimiz var.
Yukarıda ismi geçen herkese en kalbi selamlarımı yolluyorum.
Diğer yazılarda buluşmak umuduyla. Hoşça kalınız.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.