Yayınlanma Tarihi: 16 Aralık 2016 — okunma
Ege’den ve Yunanistan’dan ticaret yapmak amacıyla Karadeniz Bölgesi’ne gelen Miletli, Foçalı ya da Atina göçmeni çeşitli topluluklar, M.Ö. VII. yüzyıldan itibaren Sinop ve Trabzon’dan başlamak üzere Karadeniz’in güney sahiline koloniler kurmuşlardı. Onlar bölgeye geldiğinde Karadeniz’in adı kaynaklarda İSKİT DENİZİ (Pont Aşkenaz) adıyla anılmaktaydı. Tevrat’ta İskitlere verilen isim Aşkenaz’dı (Bkz. Kitab-ı Mukaddes, Tekvin Bap 10, s. 8). Bir Ermeni kaynağında, Karadeniz Bölgesi’nin ilk ahalisinin Turanî topluluklar olması sebebiyle Türkler’in atası olarak kabul edilen Yafes’in torununa atfen Karadeniz’e Aşkenaz Denizi dendiği yazılıdır (Bkz. P. Minas Bıjışkyan, 1817 – 1819).1 (sh. 2)
Avrupa Hunları’nın başlattığı Kavimler Göçü neticesinde 395’te Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra Karadeniz Bölgesi, XI. yüzyılın üçüncü çeyreğine kadar Bizans İmparatorluğu’nun sınırları içerisinde bulunacaktır. Perslere üstünlük kurmasının ardından Bizans’ın bölgeye yönelik dinî ve sosyo-kültürel faaliyetleri de başlamıştır. VI. yüzyılda bölge halklarını devlete bağlamak için Hıristiyanlığı resmî din, Grekçe’yi de ibadet dili haline getirmesi bölgenin etnik yapısında mühim değişmelere yol açmış, yöredeki Grek kökenli olmayan, içinde (sh. 5) Türkler’in de bulunduğu çeşitli topluluklar, Ortodoksluk bünyesi içerisinde kimliklerini yitirerek Greklerle karışmışlardır. Sonuçta Grek etnisite ve kültüründen farklı, RUM adı verilen bir topluluk ortaya çıkmaya başlamıştır. Makalelerimizdeki Rum tâbiri etnik açıdan bu haliyle anlaşılmalıdır. (sh. 6)
XIII. yüzyıl başlarında Doğu Karadeniz Bölgesi’nde hâkimiyet tesis eden Komnenoslar, Kastamonu kökenli bir aile olup askerî asalet sınıfına mensupturlar.1 (sh. 8) 1214’te Trabzon Rumları’nın Sinop’ta mağlup edilmesini anlatan Selçuklu kronikleri, I. Aleksios’u, bu antlaşmada ona bırakılan yerler sebebiyle “Canik hâkimi” olarak adlandırmaktadırlar. Osmanlı ve Akkoyunlu kaynakları ise onları “Trabzon tekfuru” ismiyle anmakla Komnenosların XV. yüzyıl başından itibaren hâkim olduğu coğrafyayı ve siyasî nüfuzunun sadece tek bir şehirle sınırlandığını somut biçimde nitelemektedir. N. Khoniates de David’i Ereğli ve Paflagonya, Aleksios’u da Ünye, Sinop ve Trabzon hâkimi olarak kaydederken Türk kaynaklarında yer alan ifadelerle Komnenosları tanımlamaktadır. (sh. 16)
Aleksios Komnenos Trabzon’da tahta çıktığı zaman 22 yaşındaydı. Diğer yandan Komnenos Ailesi Andronikos’un kötü yönetimi sebebiyle İstanbul’da itibar kaybetmekle birlikte Anadolu’da hissedilmeyen durum, hanedanın buradaki ününe pek zarar vermemiş gibi gözükmektedir. Üstelik Aleksios ve David’in babası Manuel Ünye’de bir ev yaptırmıştı ve Andronikos’la araları bozulduktan sonra genellikle burada ikamet etmişti. Dolayısıyla halk, bölgeyle bağını kesmeyen Manuel’i ve çocuklarını yakından tanımaktaydı. (sh. 27)
Alâeddin Keykubâd, Karadeniz havzasındaki asayişi temin etmek üzere harekete geçmiştir. 1227’de Emir Hüsameddin Çoban komutasındaki bir Selçuklu ordusu Suğdak’ı alarak bölgeyi Selçuklulara bağlamıştır. Böylece Alâeddin Keykubâd, Selçuklu ülkesinden geçip Karadeniz’in kuzeyine ulaşan güzergâhtan yürütülmekte olan ticarî faaliyetlere verdikleri önemi göstermiştir. (sh. 42) Suğdak meselesiyle başlayan ayrılık, Komnenoslar’ın Selçuklu hâkimiyetindeki Ünye – Sinop arasını yağmalamasıyla daha da şiddetlenmiştir. Suğdak Seferi yapılırken Mengücekoğlu Beyliği’ni ortadan kaldıran Alâeddin Keykubâd, aslında Trabzon’un güneyindeki sahayı kontrol altında tutan bu beyliği almakla Doğu Karadeniz sıradağlarının güneyindeki hâkimiyetini pekiştirmekteydi. Sinop’ta yaşananları haber aldığında ise sahile inerek Ünye’den Sinop’a kadar olan yerleri Rumlardan temizlemiş, donanmayı Trabzon’u kuşatmak üzere bölgeye sevk ederken oğlu Gıyâseddin Keyhüsrev’i de Komnenos başkentini almakla görevlendirmişti. (sh. 43)
İmparator Andronikos, Makedonya’dan döndükten sonra Trabzon’dan gelen isteğe cevap vermek üzere harekete geçmiştir. Onun kızına eş olarak seçtiği kişi, 1298’de ölen Kral Ioannes’in oğlu, II. Aleksios’un da kardeşi olan Mikhail’di. Uzun süredir İstanbul’da bulunan Mikhail, Bizans’ın bölgedeki menfaatleri açısından güvenilir olarak kabul edilen bir kişiydi. 3 gemi Frank askerinin refakatiyle Trabzon’a doğru yola çıkan Mikhail’in yanında Skolarlılar grubunun önderleri de bulunmaktaydı. Ancak şehre vardığında Anna’nın askerleri tarafından tutuklanan ve gemileri yağmalanan Mikhail, Ünye Kalesi’ne hapsedilmişti. Bu sırada İrene de İstanbul’a gönderilmişti. (sh. 99)
Anna’yı devirmekle birlikte Ioannes’in sükûneti sağlayamayacağını anlayan Trabzon’un önde gelenleri, bu sefer Skolarlıların etkisiyle yeniden İstanbul’la temasa geçmişler ve Bizans imparatoruna elçi göndererek yardım istemişlerdir. Andronikos da Ünye’de tutuklu bulunan Mikhail’i işaret ederek onu tahta çıkarmalarını tavsiye etti. Trabzonluların destek sözü üzerine üçü İtalyan askerlerinden müteşekkil 5 gemiden oluşan destekle hapisten kurtarılan ve Trabzon’a getirilen Mikhail, fazla bir karışıklık çıkmadan tahta oturtulmuştur. (sh. 100)
Mikhail’in iktidarının üçüncü yılında, uzun süredir sessizliğini koruyan Hacı Emiroğulları yeniden harekete geçerek Komnenos topraklarına akın yapmaya başlamıştır. Panaretos’un kaydına göre akınların başında beyliğin lideri Bayram Bey bulunmaktaydı. 1347 yılında Fatsa ve Ünye’yi ele geçiren Hacı Emiroğulları, buradan doğuya doğru ilerleyerek Komnenosların hâkimiyet sahasına doğru sınırlarını genişletmeye başlamıştı. 1347’den itibaren Çepnilerin Ordu’nun güneyindeki dağlık alanın yanı sıra sahilden de Trabzon’a doğru yayılmaya başladığı kuvvetle muhtemeldir. (sh. 100 – 101)
Taceddinoğlu Beyliği’nin Komnenoslarla münasebeti XIV. yüzyılın son çeyreğinde başlar. Doğanşah Bey’den sonra başa geçen oğlu Taceddin Bey, Aleksios zamanında 1379’da Yeşilırmak havzasının denize ulaştığı sahayı Ünye’ye kadar ele geçirdikten sonra2 Komnenoslar üzerine gâza ve cihad faaliyetlerine girişmişti. (sh. 109)
Aleksios Komnenos’un çevresindeki Türk beylikleriyle münasebetlerini geliştirmek için başvurduğu yöntem, Akkoyunlularla denenen ve başarıya ulaşan akrabalık bağı kurmaktı. İlk olarak 40 yılı aşkın bir süredir inatla Trabzon üzerine faaliyet yürüten Hacı Emiroğullarıyla temasa geçen Kral Aleksios, kız kardeşi Theodora’yı, beyliğin lideri Bayram Bey’in oğlu Hacı Emir ile evlendirerek iki taraf arasındaki mücadeleye son vermeyi düşünmüştür. Panaretos’un yazdığına göre 29 Ağustos 1358’de kız kardeşini Ordu’ya getiren Aleksios, yapılan düğün merasimine katılmıştı. Bu merasimden sonra Trabzon’a geri dönen Aleksios’un amacına ulaştığı, Hacı Emir Bey’in sağlığında iki taraf arasındaki ilişkilerin barış içinde devam etmesinden anlaşılmaktadır. Aynı kaynak, 13 Aralık 1361’de kralın Ordu’yu ziyâret ettiğini, damadı (sh. 110) ve kız kardeşinin yanında bir süre kaldığını yazar.3 (sh 111)
Aleksios’un ilişkilerini geliştirmek üzere temasta bulunduğu ikinci Türk Beyliği Taceddinoğullarıydı. Hacı Emiroğullarıyla münasebet kurmak için aradaki mücadelenin seyrini takip eden ve Ordu beyliğinin akınlarını savaş yoluyla engelleyemeyeceğini anladıktan sonra Hacı Emir’e kız verip iki taraf arasında akrabalık kuran Aleksios, Taceddinoğulları ile yakınlaşmak için beklemenin faydasız olacağını düşünmüş olmalıdır. Zira Trabzon kralının Taceddin Bey’le irtibata geçmesinin zamanlamasına dikkat edilirse Ünye’nin kaybedilmesinden hemen sonra ilişkilerin geliştirildiği fark edilir. Bu da çevresindeki Türk beylikleriyle ilişkilerin düzenlenmesinin Aleksios için en öncelikli mesele haline geldiğini ortaya koyar.3 (sh. 111)
Devam edecek
25 Kasım 2015 / Ankara
KAYNAKÇA :
1 TELLİOĞLU, Doç. Dr. İbrahim – Komnenosların Karadeniz Hâkimiyeti / Trabzon Rum Devleti (1204 – 1461), I. Baskı, Trabzon, Ekim 2009, Serander Yayınları, 183 sayfa.
2 BRYER, A. / WINFIELD, D. – The Byzantine Monuments, I, s. 102.
3 Bkz. Lebeau, Histoire du Bas – Empire, XX, s. 495 vd.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.