son haberler

MİLLÎ ÜLKÜ

Yayınlanma Tarihi: 27 Kasım 2015 okunma

Ahmet ALTUN bizimahmet52@hotmail.com

İlahiyatçı Sayın Prof.Dr. Yaşar Nuri Öztürk müslümanların perişan, mutsuz olduğu ülkelerle mutlu yaşadığı ülkelerin tasnifini yapmış.  Buna göre müslümanlar, müslüman olmayan ülkelerde mutlu. İnsanları nefsine hakim olmaya yönlendiren, onları huzurlu ve mutlu yaşama kavuşturacak son din islam, nasıl oluyor da acıları, kanı, gözyaşını durduramıyor?

Düşündürücü değil mi bu durum? Dinimizin nefsi  eğitici, huzur ve barış içinde yaşama düzeni kurmayı öğütleyen ayet ve hadislerini bile bile dünyada bu olan bitenden islamı sorumlu tutmak mümkün mü? Elbette değil, değil de dert nerede? İslam ülkeleri  niye tarih boyunca huzur bulmadı hiç, niye mutlu yaşamadı, yaşamıyor? Ortaya çıkarılması gereken bir hastalık var, Orta Doğu ülkeleri teşhis etmiyor bir türlü. Ayetler, hadisler de teşhis edilmemiş bu hastalığı tedavi  etmiyor tabi.

Mark Twain “Eğitim kafayı geliştirmektir, belleği doldurmak değil.” diyor. Belleklerini  neyle doldurursanız doldurun kafası gelişmemiş insanların iyi, güzel, doğru  icraat yapabilmesi söz konusu değildir. Açık ve net olan bilimsel gerçek bu!

Birbirini yiyor islam ülkelerinin insanları, ölüyor öldürüyorlar. Bakıyorsunuz ölen de Allah ü  ekber diye haykırıyor, öldüren de… Üzerine bomba yükleyip kendini de başkalarını da ölüme götüren militanlar hep müslüman. İdrak yook… düşünmek yok! Düşünmek lazım, niye?

Çanakkale kahramanlarını  Gazi,  şu sözlerle tarihe not düşmüştü, hatırlayalım:
“Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre. Birinci siperdekiler kamilen düşüyor. Onların yerine hiç tereddütsüz başkaları geçiyor. Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ama yine ilerliyor. Sarsılmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kuran-ı Kerim okuyorlar, bilmeyenler şehadet çekerek yürüyorlar. Hiç şüphe yok ki Çanakkale Zaferini kazanan bu yüksek ruhtur.”
Bu yüksek islam ruhu ölümden korkmuyor, bu kesin. Ancak nasıl oluyor da aynı vatanın insanlarının birbirini katletmeleri  için de harekete geçiyor bu ruh?  Neden? Bence nefse hakimiyetsizlikten. Ben bencilikten… Nefse hakimiyeti telkin eden islam dininin mensupları egolarına tutsak oldukları için mutsuz oluyorlar ve o mutsuzlukla ölüme gidiyorlar.
Onların insanca yaşamak için petrolleri var, zenginler ama nefislerine yenik düşüyorlar, bir millî ülküleri yok. Güzellikler içinde yaşamak için hiçbir üretim yapmıyorlar. Giyimlerine bakın  göze hoş görünmüyor, müzikleri acıyla kıvranmayı çağrıştırıyor, dansları tahrik edici. Güç karşısında da ya kaçıyorlar ya da eğilip el etek öpüyorlar. Amerikan askerleri Irak’a girdiği zaman ekranda gördüm bir Arap askerinin teslim olurken yere eğilip postala kapaklanarak yalvarışını, izlerken bile onurum zedelendi. Bu durumda niye ölüme meydan okumadı bu asker, Suriye’ de Esat güçlerinden kaçıp denizlerde boğulmayı  göze alanlar niye vatanlarında ölmeyi göze alamıyorlar? Bunu da düşünmek lazım. Bakınız Bayırbucak Türkmenleri direniyor, savaşacağız diyorlar, onurluca haykırıyorlar! Bu bir kültür birikimi demek ki. Eğitimle eğilme- itaat- şiddet kültürüyle yoğrulmuş insanlar bu hale geliyor demek ki. Ölüyorlar, öldürüyorlar ama dertleri birbirleriyle, birlik dirlik sağlayarak kendilerine karşı kurulan komplolara karşı onurluca direnmiyorlar. Çok ilginç değil mi?
Bizim bu girdaba kapılmamamızın bir nedeni var. Millî ülkümüz. Tarih boyunca bu girdaplar içinde çırpınışlarımız olmadı mı?  Oldu ama dersimizi aldık.  Gazi,  10.Yıl Nutku’nda bakınız ne diyor?
“Milletimizin ilme bağlığını, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür.”
Bilimle, sanatla ve millî birlik duygusuyla kafamızı geliştirmeyi başarabildik de kapılmadık o girdaba. Zaman zaman tahrik ve şiddet yoluyla birbirimize düşürülme komplolarıyla karşı karşıya kaldık ancak kendimize yani millî ülkümüze dönmeyi her defasında becerdik.

Son zamanlarda yine bellek doldurucu yöntemlerle, tahrik edici söylemlerle, fertlerin egoizminin kırşıkırtılması yollarıyla Orta Doğu girdabına sürüklemek isteyenlerin senaryolarına aktör edilmek isteniyoruz. İslamda olmayan egoizm kökenli cihat mantığı içinde millî ülkümüzden uzaklaştırılma oyunlarına asla gelmemeliyiz. Belli yozlaşmış ezberlerle belleklerimizin doldurulmasına izin vermemeli ve manevi inançlarımızla, farklı yaşama biçimlerimizle birbirimizi asla ötekileştirmemeliyiz.

Millî ülkümüze tam bir bütünlükle sarılalım, diğer islam ülkelerinin huzursuzluğunu, mutsuzluğunu, öğrenilmiş çaresizliğini benliğimizden uzaklaştıralım.
Şartlar ne olursa olsun, millî ülkümüz hep var olsun!

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

KAZMA KÜREK HAZIR OLSUN

28 Şubat 2020 okunma
Suriye- İdlib’de rejim güçleri Rusya’nın desteğiyle sivillerin üstüne bomba yağdırıyor. Halbuki Rusya, İran ve Türkiye anlaşmışlar orayı güvenli bölge ilan etmişlerdi. Onca uyarılara rağmen sivil kanı akmaya devam ediyor. Rusya sözünde durmuyor.... Devamını Oku

Ah Şu Kapitalizm

31 Ocak 2020 okunma
Rusya’nın dağılmasından sonra Dünya kapitalizmin acımasız kuralları içinde savaşmaktadır. Amerika’nın başını çektiği bu düzen vahşiliğini her yerde her alanda göstermektedir. Artık uygarlık, medeniyet, insan hakları gibi kavramlar malesef tarihin... Devamını Oku

Sana Dua Ediyorum 2020

31 Aralık 2019 okunma
O kadar çok sorunlarla yeni yıla giriyoruz ki dua etmekten başka çaremiz yok. Şayet yeni yılın sonunda başımızdaki sorunların yarısından dahi kurtulmuş olsak bunu mutluluk vesilesi sayarım.  Hadi ondan da vazgeçtim mevcut olana yenileri eklenmesin diye dua... Devamını Oku

Ya Tutarsa…!

29 Kasım 2019 okunma
3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle çeşitli etkinlikler düzenlenecek. Hükümet yeni vaadlerde bulunacak, çeşitli kişi, kurum, kuruluşlar gönül alıcı mesajlar yayımlayacaktır. Tabiki 4 Aralık günü hayaller yerini gerçek yaşama bırakacaktır. Ben... Devamını Oku

Ses Ver Hanım Abla

13 Kasım 2019 okunma
Kasım ayında olmamıza rağmen bahar havası yaşıyoruz. Sabah akşam serin, geceler ise ayaz geçiyor. Ben de yaz aylarında yazmam gereken yazıyı Kasım ayının bu sıcak günlerinde yazmaya karar verdim. Yazılı ve görsel medyada kadın tacizi, kadına şiddet... Devamını Oku

Harekat Değil Bu Bir Savaş!

25 Ekim 2019 okunma
Hükümet açıklamalarında Suriye’deki fiili durumun savaşa değil terör harekatı veya operasyınu dese de yaşananlara bakınca aynı fikirde olmadığımı belirtmek istiyorum. Görünürde Kuzey Suriye’de operasyondayız ama aynı zamanda Amerika-Rusya İran-Avrupa... Devamını Oku

Ayağınızı Denk Alın!

9 Ekim 2019 okunma
6 Temmuz tarihli “İKİNCİ YARI ZOR GEÇECEK” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Gerçekten de zor geçiyor. Karadeniz Bölgesi’nde hala fındık parasının gölgesi devam ediyor. Ancak son üç ayda onun da etkisi ortadan kalacağı için biraz daha... Devamını Oku

Bayram Müjdeleri

9 Ağustos 2019 okunma
Tabiki ben ekonomi uzmanı değilim ama bu alandaki bazı hassas alanları gayet iyi biliyorum. Öncelikle bütün sektörlerde göstergeler negatif olsa da bankacılık sektörü ayaktaysa biraz dikkatle işler düzelir demektir. İkinci sırada ise inşaat sektörü gelir,... Devamını Oku

ABD’den Yar Olmaz!

31 Temmuz 2019 okunma
Türkiye, Suriye krizi başladığından bugüne kadar sözüm ona stratejik ortağımız ABD ile görüşüyor, çeşitli kararlar alınıyor, sözler veriliyor. Ancak ABD Türkiye’nin yararına olan hiçbir konuda alınan kararlara  uymamış, verilen sözleri... Devamını Oku

İkinci Yarı Zor Geçecek

6 Temmuz 2019 okunma
Temmuz ayı ile birlikte yılın ikinci devresini yaşamaya başladık. İlk altı ayı yerel seçim kampanyalarıyla geçirdik. Bitii gitti ama bu yılın ikinci devresi çok zor ve çetin geçecek. Öncelikle ekonomik sıkıntılar; başta esnaf kardeşlerimiz olmak üzere... Devamını Oku