Yayınlanma Tarihi: 27 Ağustos 2011 — okunma
Bir önceki yazımızda; Önemli olan hikaye değil, kimin anlattığıdır” sözünü empatiyi ve bardağın dolu tarafına bakmayı vurgulamak için söylediğimizi hatırlatarak başlayalım yazımıza. Sosyalleşme(toplumsallaşma) hem kişiliğin oluşumuna yardımcıdır, hem de grubun ve toplumun sürekliliğini sağlayan bir süreçtir.
Sosyalleşme bireyin içinde bulunduğu toplumun, değerlerine, kültürüne, inançlarına uygun yaşamasıdır. Böylece toplumla özdeşleşir ve var olduğu ortamda mutlu yaşar. Toplumda da bir düzen sağlanır. Hukuk dışı yazısız kurallarla.
Sosyalleşme her birey için aynı hızda ve aynı ölçülerle olmaz. Olmaz çünkü sosyal tabakalaşma piramidi diye bir gerçeklik de vardır. Sosyal piramit de dikey ve yatay hareketlilik kişinin sosyal statüsünü de belirler. Sosyal denetim mekanizmaları da kişilerin davranışlarını şekillendirir. Psikologlara göre tüm insanlar belli kuralların ve toplumun oluşturduğu kutucukların sınırları içinde yaşar ve bu durum çoğu kez özgürlükleri sınırlayıcıdır.
Ve insanın dünyada iki büyük savaşı vardır. Yaşam ve kendi olabilmek savaşıdır. En çok “kendimiz” olmak yönünde önümüze çıkan engellerle savaşırız. Fakat yine de içinde yaşadığımız toplumdan kopamayız.
Tarihin hiçbir döneminde tek başına yaşamış ve üstün medeniyetler kurmuş tek bir insan örneğine rastlayamayız. Bu nedenle insanın tolumla ilişkisi yani sosyalitesi inkar edilemez.
İnsanın sosyal ve kültürel ihtiyaçlarından doğan kaynağının insanların toplu halde yaşaması olan güdülere sosyal güdüler denir ki “orta çarşı oluşumu” bir sosyal güdü gereğidir. Ve başarı ile gerçekleşmiş, başarı ile yoluna devam etmektedir. Başarısı da samimiyette, çıkar ve çatışmalardan arınmış olmasındadır.
Her insan içinde bulunduğu toplumdan etkilenir. Bu nedenle bireylerin olaylar karşısındaki tepkileri ve düşünceleri kişisel özelliklerinin yanı sıra içinde yaşadığı kültürde göz önüne alınarak değerlendirilmelidir.
Orta çarşı ekibinin başardığı en önemli özellik toplumsal sınır kutucuklarını parçalamaları. Sosyal tabakalaşmayı ve siyasi tartışmaları ertelemeleri, ötekini sindirebilmeleri, eğlenmeye vakit ayırırken, unutulmaya yüz tutmuş kültür özelliklerinden çocuk oyunlarına asılarak bu kaldıraçla kültürel –sosyal bir hareketlilik yaratırken bu gerçeği olabildiğince mizah makaraları ile Ünye merkezine bağlamak. Ama asla eleştirildikleri gibi yalı mevkiinden Ayanicola’ya kadar değil.
Bu festivalde Orta çarşı Grubunun gerçekleştirdiği etkinlikleri n aynısını Kocaeli Belediyesi “Çocuk Olimpiyatları” başlığı altında ulusal basına taşıyarak tüm dünyanın dikkatini çeken bir etkinlik haline getirdi. Orta Çarşı Grubu gelecek yıl tüm mahallelerin çocukları ile bu etkinlikleri paylaşmayı planlıyor ki, kültürün geleceğe taşınmasında çocuk vagonlar en önemli unsur.
Ünyeliler bu yıl “Orta çarşı etkinliklerinde” yarışan yarışmacılara baktıklarında Alparslan Öz(Kapatılan Refah Partisi’nde İlçe Başkanlığı yapmıştı), Bekir Şimşek(AKP Meclis Üyesi) Ahmet Birben(MHP Milletvekili Adayı) Saim Yıldız(CHP Meclis Üyesi Adayı) gibi çok farklı siyasi parti ilçe liderlerinin birlikteliğine şahit oldu ki bu durum söz konusu kişilerin çok şeyleri aşabildiğinin çok güzel bir kanıtıdır.
Ünyeliler ayrıca aynı kişilikleri şahsında “eğlence, sokak eğlencesi, yarışma, birlikte kentin değerlerini, kültürünü, inancı, sevinçleri,” mutlulukları paylaşma erdemini izlediler. Muhafazakâr kesiminde pekâlâ eğlenebileceğini düşündüler. Reytingi en yüksek isimlerden birisi Alpaslan Öz’dü. O kadar çok duydum ki takdir edildiğini. “Öz”lerin tanıyanları bu olaya destek vermelerini takdirle karşıladılar. Bekir Şimşek ile de meclis üyelerinin, AKP’lilerin ve Dernek Başkanlarının pekâlâ eğlenebileceğini gözlemledi Ünyeliler. Sayın Kapıcıoğlu sayesinde de profesörlerin de Orta Çarşı’da eğlenebileceğini gördüler. İsmet Küçükoğlu ile muhafazakar bir siyasetçinin sanatçı yönünü de kullanmasına şahit oldular. Siyasetin bir yana, memleket kültürünün bir yana oluğunu kanıtladılar, Ufuk Çiloğlu, Arif Ergün(HAS Parti İlçe Bşk.) ile. Asla ve asla sosyal tabakalaşma denen bir olgunun Ünye memleketinde yaşanmadığını, yaşanamayacağını kanıtladılar “Orta Çarşı Grubu” her meslek ve her yaş grubu elemanlarıyla. Hasan Basri Durak her zaman ki tevazusu ile Orta Camii avlusu kahvaltısında idi hemşerileri ile.
Enez Felek, Civan Ekinci, Rasim Öndersev, Oğuz Güven, Bilgin Hasdemir, Yaşar Karaduman, Kamil Halıcı, Ahmet Kabayel, Orhan Kösecioğlu, Faruk Öz, Oğuz Güven, Fahri Mehel, Şakir Kalaycı, değerli kupamı aldığım konuklardı. Ve bir dahaki senenin etkinlikleri için daha büyük bir misyon yüklendiler.
Bu arada Ahmet Arpacıoğlu, belediyeyi ön plana çıkartmadan öyle güzel destek vermiş ki grubun tüm üyeleri ve daha başka Ünyeliler çok olumlu konuştular başkan hakkında. Minnet yüklü teşekkürler sundular. Doğrusu ben de takdir ettim başkanımızı.
Son söz olarak her zaman karşıyımdır “ben daha çok Ünyeliyim, ben atadan dededen Ünyeliyim, ben öz be öz Fatsalıyım laflarına.” Ee ne yapalım, sonra ne var?” diyesim geliyor her duyduğum da bu tür konuşmaları. Ve çoğu kez insanlar anılarını, kentlerinden daha çok seviyorlar. Ama “Orta Çarşı Grubu “ için diyebiliriz ki;
Hem anılarını, hem de memleketlerini seviyorlar. Yok memleketlerini daha da çok seviyorlar diyebiliriz.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.