Yayınlanma Tarihi: 27 Kasım 2015 — okunma
Sayın Doç. Dr. İlhan EKİNCİ’nin, âyânlığın çözülme sürecine girdiği Tanzimat Dönemi’nde sosyal, ekonomik, siyasî dönüşüm ve kentleşmenin Ordu Kazası âyânları üzerindeki etkilerini inceleyen makalesinde,1 kazadaki âyân ailelerin nüfuzlarını korumak için ticarete atıldıkları veya devlet hizmetinde görev aldıkları tespiti yapılmıştır. Ordu Kazası’nda âyânlığın gelişimi ile ilgili temel bilgileri ortaya koyan bu yazı kazadaki âyânlığın ortaya çıkış şartlarını, âyânların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini de ele almakta, Karadeniz’deki büyük âyânların yükseliş ve düşüşleri, birbirleriyle mücadeleleri ve isyanları yanında daha küçük olan Ordu Kazası’ndaki âyân ailelerinin bu olaylar karşısındaki tutumları örneklerle gösterilmektedir.
Âyân; bir şehir, kasaba, zümre ve dönem içindeki ileri gelen kimseler anlamındadır.13 Âyânlar, 1683’teki İkinci Viyana Seferi’nden Lâle Devri (1718 – 1730) başlangıcına kadar geçen süre içinde Osmanlı İmparatorluğu’nun uğradığı askerî başarısızlıklar ve mâlî buhranlar sonunda vergi toplama işini üzerlerine alarak hattâ devlete borç para vererek önem kazandılar.14 Âyânlar, kazalarda, o mahallin idaresi ile alâkadar olarak halk ile hükûmet arasındaki işlerde aracılık yapıp kazanın asayişi, vergilerin tahsili, askerin eğitimi ve sevki, erzak ve levazım tedariki gibi işleri görürlerdi.12
Osmanlı Rejimi, merkeziyetçi karakterini Anadolu olaylarının zoru altında bütün XVII. Yüzyıl süresince ayak ayak kaybetmiş, Türkiye’de doğan yeni sosyal ve iktisadî şartların geliştirdiği siyasî zemin üzerinde Âyân = derebeylik rejimi sanki kendiliğinden kurulmaya başlamıştır. 1702’de devlet mukataalarının mültezimlere “mâlikâne” olarak hem de aynen eskinin timar mâlikânesi gibi erkek evlâd’a da geçmesi şartıyla verilmesine karar verilmesi hazine adına, vergi toplama yükümlerini bu yoldan ele geçiren yerli mütegallibeleri mukataa bölgelerinin birer derebeyi yaptığı gibi 1726’da çıkarılan bir fermanla enderunlu vali tâyini sisteminden vaz geçilip her sancak ya da vilâyetin yerli ağalarından belki en kudretlisinin oraya vali yapılmasına yol açılması, Osmanlı miri toprak düzeninin işlemez hale gelmesinden beri memlekette han; hamam ve özellikle köylerde çiftlikler edinerek, geniş servetler yığmış, kapılarına bir sürü de “sekban ve sarıca” yığarak gereğinde ‘hükûmete bile karşı duracak güç kazanmış olan köklü ailelere, çevrelerinin üzerinde vali ve mültezim yetkileriyle tam bir derebeyi olma fırsatı kazandırmıştır.10
Anadolu’da on yedinci yüzyılın sonlarında kurulan ve özellikle on sekizinci yüzyılın ikinci yarısında ülkenin her yerinde görülen âyânlık örgütü, zamanla kuruluşundaki amaç ve işleyiş düzenini kaybetmişti.1 İmparatorluğun idarî, askerî, sosyal ve ekonomik şartlarından ortaya çıkmış olan âyânlar, hazine adına vergi toplama yükümlülüğünü mültezimlik sıfatıyla ele geçirmeleriyle kendi bölgelerinde birer derebeyi olup çıkmıştır.2 On sekizinci yüzyıl savaşlarının uzun, külfetli ve sonuç itibarıyla çoğu zaman hezimetle bitmesi, devleti malî açıdan hatırı sayılır bir güce ulaşmış olan yerel güçlere mahkûm etmiştir. Devlet ihtiyaç duyduğu parayı ve askeri, yerel nüfuz sahiplerinden temin etmek zorunda kalmış, bu durum merkezî idareyi taşra karşısında acze düşürmüştür. Elindeki imkânları devletin kullanımına vermeyi kabul eden derebeyleri bunun karşılığında sancaklarda muhassıllık, mütesellimlik gibi görevleri uhdelerine almalarının yanı sıra, kapıcıbaşılık, vezirlik gibi rütbelere de ulaşmayı başarmışlardı.3
Bir kez miri toprak sistemin kurallarının yürütülemiyeceği I. Ahmed zamanından beri iyice anlaşıldıktan sonra, köylerde çiftlikler kurmalarına artık bir engel kalmayan âyân ve eşraf ki hiç olmazsa sınıflaşıncaya kadar kaynağı gene devlet hizmetleri olmuştu. Kapılarında yığdıkları levendlere dayanarak “celalî” tarzında isyan edip rakiplerini ezmek ve hükûmete kafa tutmak yollarıyle kendi çevrelerinde güç yetmez birer zorba kesilmişlerdi. İsyancı zorba başını ancak vali yaparak itaate alma usulünü bulan devlet, bu gibilerin ilk önce bu yoldan rical sınıfına yükselmelerine de kapı açmıştı.10
Yaşadıkları bölgenin halkı nazarında itibarları yüksek olan bu derebeyleri, uhdelerindeki devlet görevleri vasıtasıyla sosyal nüfuzlarının yanında, askerî, idarî yetkilere de kavuşmuşlardır. On sekizinci yüzyılın ikinci yarısında âyânlığın sancaklardan nahiyelere kadar hiyerarşik bir şekilde ve örgütlü olarak gelişmesi Osmanlı adalet, maliye ve güvenlik düzenini derin biçimde etkilemiştir. Böylece Osmanlı merkeziyetçi idare anlayışı yerine sancak ve vilâyetlerde devlet otoritesini kendi menfaatlerine kullanan, nüfuzlu, yerel güce sahip valiler ortaya çıkmıştır.3 Yüzyılın sonlarına kadar gittikçe artan etkinlikleriyle bu zümre yaşadıkları yüzyıla “Âyânlar Çağı” dedirtmiştir. Âyânlık genellikle, merkezî karakterli, devletçi anlayışla “mütegallibe” olarak değerlendirilirken, zamanla daha serbest bir tarihçilik anlayışı ile değerlendirilmeye başlanmıştır.
XVIII. Yüzyıl boyunca Osmanlı merkezî otoritesinin zayıflamasıyla birlikte merkezden uzak olan bölgelerde âyân denilen feodal yapılanmalar ortaya çıkmıştır. II. Mahmut padişah olduğunda ilk icraat olarak merkezî otoriteyi güçlendirecek politikalar izlemeye başladı. Bir taraftan bu amacını gerçekleştirecek reformlar yaparken, diğer taraftan da devletin siyasî bütünlüğünü tehdit eden âyânları itaat altına aldı.11
Nizâm-ı Cedit ile ilgili olayları yaşayan ve çok iyi bilen II. Mahmut (1808 – 1839), yenileşme hareketlerinin karşısında bir engel olarak gördüğü âyânlara yönelik merkeziyetçilik politikasını uygularken çok sayıda âyânı katlettirip mal varlıklarını müsâdere etti. Osmanlı Devleti döneminde kocabaşı, Hıristiyan âyânın eş anlamlısıdır. Âyân; bir şehir, kasaba, zümre ve dönem içindeki Müslümanların ileri gelen kimseleri demektir. Kocabaşı da Osmanlı Hıristiyanlarının ileri gelenleri anlamındadır. Hıristiyan ileri gelenlerine, Osmanlı ülkesinin değişik yerlerinde “kocabaşı”, “çorbacı” ve “arhont” denilmekte idi.18
Merkezî hükûmetin gittikçe zayıflaması ile taşranın, mâlî, idarî işlerini ele geçiren âyânlar, şahsî servet ve kudretlerini artırmaları yanında bulundukları yerlere iyice hâkim oldular ve her bakımdan nüfuzlarını arttırıp kuvvetlendiler. Özellikle 1768 – 1774’te Rusya ile yapılan savaş başta olmak üzere diğer savaşlar âyânlara, yalnızca birkaç vilâyeti padişahın yönetimine bırakarak Anadolu’nun büyük bir kısmında nüfuzlarını artırma olanağı verdi. XVIII. Yüzyıl’ın sonlarındaki ayaklanmalardan da anlaşılacağı gibi merkezî hükûmetin otoritesine ciddî bir şekilde meydan okudular.15 Bunların cezalandırma yoluyla itaat altına alınamayacağını anlayan Bâbıâli, 1786’da âyânlık müessesesini kaldırdı. Fakat bir yıl sonra başlayan Osmanlı – Rus – Avusturya harpleri sırasında, taşradaki hükûmet işlerinin iyi yürümemesi üzerine âyânlık 1790’da yeniden kuruldu.16
Devam edecek
KAYNAKÇA :
1 EKİNCİ, Doç. Dr. İlhan – Büyük Âyânların Gölgesinde Ordu Kazası’nda Âyânlığın Gelişimi, History Studies, Special Issue on Lausanne, Volume 5, Issue 4, July 2013, p. 151 – 176.
2 ÖZKAYA, Yücel – Merkezî Devlet Yapısının Zayıflaması Sonuçları : Âyânlık Sistemi ve Büyük Hanedanlar, Osmanlı, Cilt 6, Ankara, 1999, sh. 165 – 168.
3 KARAGÖZ, Rıza – Haznedarzade Süleyman Paşa, Samsun, 2009, sh. 11.
10 AKDAĞ, Mustafa – Osmanlı Tarihinde Âyânlık Düzeni Devri (1730 – 1839), 11sayfa.
11 DOĞAN, Cabir – II. Mahmut Dönemi Osmanlı Merkezîleşme Politikasının Doğu Vilâyetlerinde Uygulanması, Turkish Studies – International Periodical for The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 6/4 Fall 2011, p. 505 – 521, TURKEY.
12 KÖPRÜLÜ, Fuat – “Ayân”, İA, C. 2, MEB, İstanbul, 1979, sh. 41.
13 UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı – “Ayân”, İA, C. 2, MEB, İstanbul, 1979, sh. 41; MERT, Özcan – “II. Mahmut Döneminde Taşradaki Merkeziyetçilik Politikası”, Türkler, C. XIII, YTY, Ankara, 2002, sh. 720.
14 KARPAT, H. Kemal – Osmanlı’da Değişim, Modernleşme ve Uluslaşma, Çev.: Dilek Özdemir, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2006, sh. 233; ORTAYLI, Prof. Dr. İlber – Osmanlı İmparatorluğu’nda İktisadî ve Sosyal Değişim, 2. Baskı, Turhan Kitabevi Yayınları, Ankara, 2004, sh. 7.
15 ÖZKAYA, Yücel – Osmanlı İmparatorluğu’nda Ayânlık, TTKB, Ankara, 1994, sh. 125 – 129.
16 MERT, Özcan – II. Mahmut Devrinde Anadolu ve Rumeli’nin Sosyal ve Ekonomik Durumu (1808 – 1839), TDA, S. 18, Haziran 1982, sh. 37.
18 İNAL, Ercan – Gayrimüslim, Mecmûa-yı Tevârih-i Osmânî, 03 Ocak 2013.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.