Yayınlanma Tarihi: 4 Mayıs 2010 — okunma
Sn. İdris Naim Şahin (22.02.2010) AKP açılım politikalarını Amasya’da anlatırken yaptığı konuşmasında Atatürk milliyetçiliğini örnek vermiş, ne güzel. Günümüzde, toplumsal barış için sınırların, kültür, tarih ve ülkü birliği ile çizilerek anlatılmaya çalışıldığı, “Atatürk Milliyetçiliğini” çok daha ayrıntılı bilmeye ihtiyacı var insanlarımızın. Gerçi giderek içeriği ve önemi daha iyi anlaşılmaya başlandı. Bu anlamda Sn. Şahin’in verdiği örnek çok önemli.
Tarih boyunca sosyologlar tarafından belirlenmeye çalışılan milliyetçilik çerçeveleri, irk, din, dil ortak zeminlerine oturtulmuş ancak bu zeminlerin her birisi de teker teker daha sonra yetişen sosyologlar tarafından eleştirilip çürütülmüştür.
Nedir milliyetçilik? Kendilerini birleştiren dil, tarih veya kültür bağlarından bir üst yapı oluşturabilmiş sosyal birikimin adıdır.
Sn. Şahin,“Herkes konuşacak, edebi ile adabı ile zarar vermeden, bildiğini düşündüğünü anlatacak.”demiş. Demek ki bu sosyal yapının içinde şimdiye kadar konuşamayanlar var. Oysa ülkemizde 1923’den beri demokrasi var.
Milliyetçiliğin sınırını ve tanımını Büyük Atatürk en güzel şekilde yapmış; “T.C.devletini kuran Türk halkına, Türk milleti denir. Bu milletin harcını, ortak idealler, ortak kültür, ortak tarih ve en önemlisi ortak din oluşturur. İman, itikat oluşturur.
“…Varsa eteklerimizde ki taşları dökmek zorundayız,
Ama sonuç hiçbir zaman ayrışma olmayacak. Alevi insanlarımızın var olduğu söylenen sorunları var. Arkadaş sorunun neyse konuşulacak” diye sürdürüyor konuşmasını Sn. Şahin..
Atatürk’te daha o yıllardan inanılmaz milliyetçilik anlayışını açıklarken etnik yapı hakkında ki düşüncelerini vurguluyor.“Bizim aramızda yaşayan politik ve sosyal bağlarla, Türk Milletine ait olan tüm vatandaşlarımızı biz kendi insanımız olarak düşünürüz. Aralarında Kürtçülük, Çerkezlik ve hatta Lazlık gibi fikirler ve duygular yerleşmiş olsa bile onlar bize aittir. Mevcut yanlış anlayışlar ancak mutlakıyet yöntemlerinin ve uzun süren tarihsel baskıların ürünüdür ve biz en içten çabalarımızla bunları ortadan kaldırmayı görev sayıyoruz.”Vurguluyor. Ancak bu anlayış zeminde yerine oturmuş mu oturmamış mı?
Paul Dumont; …Kemalizm dil ve kültür kartlarını oynamaya karara vermiştir. Henüz toplumla kaynaşmamış azınlıkların sorunlarını çözmek için, dil ve kültürlerini fethetme ilkesine dayanıyordu.
Ancak bu arada gerekli olduğu zaman kullanılmak üzere bazı belirsiz kartları da koz olarak saklamaktadır diye yorumlarken Atatürkçülüğü aslında üzerine çok konuşulacak anlamlar yüklüyor bu cümlelerle fikirlerine bu güne uzanan.
Milli Değerleri Koruma Vakfı’nın;” ulusal bilinç ve ülküler çevresinde toplanmaktır, Atatürk Milliyetçiliği” tanımı, Atatürk milliyetçiliğinin birleştirici özelliğini açığa çıkartmaktadır ki bugünlerde daha çok ihtiyaç duymaktayız bu harca..
Atatürk; “dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Anadolu’da Türkleşmiş İslam kültürü hâkimdir.”derken dini ve dinin toplumdaki birleştirici rolünü ne kadar önemsediğini gözler önüne sermiyor mu?
Atatürk Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurma dönemlerinde yaptığı konuşmalarından birisinde din adamları hakkında fikirlerini bakın nasıl açıklıyor;
“Efendiler bir fikri daha düzeltmek isterim. Milletimizin içinde gerçek din adamlarımız içinde de milletimizin hakkıyla iftihar edebileceği bilginlerimiz vardır.
Fakat bunlara karşı hoca elbisesi altında gerçek ilimden uzak, gereği kadar öğrenmemiş ilim yolunda gereği kadar ilerlememiş, hoca görünüşlü cahiller de vardır.
Bunların ikisini birbirine karıştırmamalıyız. Seyahatlerimde birçok gerçek aydın, din bilginlerimizle temas ettim. Onları en yeni ilmi terbiyeyi almış, sanki Avrupa’ da tahsil etmiş bir seviyede gördüm. İslamiyet ruhu ve hakikatlerini bilen din adamlarımızın hepsi bu olgunluk derecesindedir.”
Atatürk Devrimleri’nin en büyük başarılarından birisi de halkın kendisini Türk hissetmesidir. Atatürk’ün TC sınırlarında yaşayan herkes için “Ne mutlu türküm diyene
”sözü ile herkesin kendisini Türk hissetmesini sağlamasıdır ki birlik beraberlik açısından çok önemlidir bir ülke için. Nitekim o bu gelişmenin açık bir işareti niteliğinde soyadını Atatürk olarak almıştı. Ulusal gurur ve kendine güven , “o”nun titizlikle uyguladığı siyasetle sağlanıyordu. Kendisi Avrupa ağırlıklı bir eğitimin bireyi olmasına karşılık askeri başarıları ile bunu üzerinden atmıştı.
Çünkü Çanakkale’de dönemin en güçlü devleti olan İngiltere’nin ordusunu yenmişti. Daha sonra ki mücadelesi, hem milli mücadelede ki başarısı, aynı zamanda Türklere de büyük ve yeni bir ulusal gurur getirmişti
Ancak onun çağındaki milliyetçi havanın daha sonra gerilediği de bir gerçektir. Türkiye,1923 sonrasında artık milli bir yapıya sahiptir. Avrupa olumsuz tavrını değiştirmiş, Türkiye’nin varlığına saygılı olmaya başlamıştır. Ancak Türkiye devrimleri Avrupa istediği için değil, kendi ülkesi ve ulusu için yapmıştır.
Atatürk ve dönemini tahlil ederken burada belirtilmesi gereken bir husus, Onun bazı girişimlerini “geçici” kabul etmesidir. Mustafa kemal bu davranışında amacının bağnazlığı kırmak olduğunu belirterek, bir süre sonra bu davranışlarda da olağana geçilebileceğini belirtmiştir. Böylece örneğin dine bağlı sayılan özelliklerin olağan yerine itilmesinden sonra, onunda yapacağını kendisinin başbakanı olan halefleri, cumhurbaşkanları uygulamışlardır.
Türk Milliyetçiliği yönünde daha pek çok tartışma yapılabilir, yapılacaktır ,”ne mutlu Türküm diyene” sözünün gölgesinde bu vatanın Türkiye Cumhuriyeti olduğunu, Atatürk milliyetçiliğinin birleştiriciliğini unutmamak kaydıyla.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.