Yayınlanma Tarihi: 23 Haziran 2015 — okunma
9 Şubat 1972 günü Levent Menekşe Sokak’taki tanışma sonrasında Ziya YILMAZ, Karadeniz Bölgesi ile ilgili konuları görüşmek istediği Ertan SARUHAN’ın İstanbul’a gelmesi üzerine onunla bu konular hakkında ayrıntılı olarak tartışıp neler yapılması gerektiği üzerinde kafa yorarlar. Ayrıca İsmet ÖZTÜRK, Yusuf KÜPELİ ve Münir Ramazan AKTOLGA ile aralarındaki fikir ayrılığı da canlarını sıkar. Mahir ÇAYAN, Ertan SARUHAN’la Karadeniz Bölgesi’ne geçip orada gerilla eylemlerine devam etmeleri gerektiğini söyleyerek saklanabilecekleri yer üzerinde konuşurlar. (sh. 316)9
Mahir ÇAYAN’ın çok önceden Karadeniz’le ilgili plânları zaten kafasında vardır. THKP-C militanları, henüz olaylar bu aşamaya gelmeden evvel zaten Karadeniz’de hem kitle çalışmaları hem de gerilla eğitim çalışmaları yapmıştır. Karadenizli militanlardan 1942 Fatsa doğumlu Ertan SARUHAN Ankara’ya geçerek Mahir ÇAYAN’ların bölgeye gelmesini ister. Uygun görülür. Bir kısmı kamyonla Karadeniz’e yollanır. 1949 Gevaş doğumlu Sabahattin KURT kendi imkânlarıyla geçer Fatsa’ya.5
İstanbul’da Ulaş BARDAKÇI‘nın öldürülmesi ve Ziya YILMAZ’ın ağır yaralı olarak yakalanması, Orhan SAVAŞÇI ve arkadaşlarının tutuklanması, ardından Koray DOĞAN’ın öldürülmesi ve Oğuzhan MÜFTÜOĞLU’nun da tutuklanması üzerine tasarlanan birkaç umutsuzca çıkışın ve Ankara’da ya da başka bir büyük kentte barınma olanağının olmadığının görülmesi üzerine asıl örgütlenmeden geriye kalan iki kişi 1946 Üsküdar doğumlu Mahir ÇAYAN ve 1948 Bursa doğumlu Ertuğrul KÜRKÇÜ, THKO üyeleri Cihan ALPTEKİN ve Ömer AYNA ile birlikte, THKP-C’nin Doğu Karadeniz’deki kitle çalışmalarından edindiği ilişkiler alanına geçmek üzere yollarda yapılan sıkı aramalardan kurtulabilmek için makarna yüklü bir kamyonun yükleri arasına gizlenerek Fatsa’nın Yapraklı Köyü’nde 1946 Ünye doğumlu Ahmet ATASOY‘un bir akrabasının evine yerleştirildiler.6
Ziya YILMAZ’a bu olayı da sorduk. “Doğru. Kızıldere’den önce Mahirler’in nerede olduğunu sormak için beni tekrar MİT’e götürdüler. O sorguyu yapanın Hiram ABAS olduğunu ben yine bilmiyordum. O kişi, ‘Arkadaşlarının arkasına saklandın‘ dedi. Çatışmanın nasıl olduğunu anlattım. Bulunduğum yerde arkasına saklanacak hiçbir şey yoktu. ‘Ben sedirin üstünde açık hedeftim, sizler iyi nişancı, değilmişsiniz‘ dedim.” (sh. 117)10
Ziya YILMAZ’dan bilgi alamayınca İstanbul MİT’ten Yaşar Savaş, Mehmet EYMÜR ve iki eleman daha yanlarına tutuklu bir üsteğmeni de alarak Ankara’ya geçtiler. Ankara bölgede onları bekleyen MİT ekibini de alarak Ünye‘ye gittiler. Çok gitmek istemesine rağmen İstanbul Bölge Başkanlığı henüz iyileşmemiş olan Hiram ABAS‘a izin vermemişti.
Gerisini, Kızıldere Operasyonu’na katılanlardan MİT görevlisi K. D. bakın nasıl anlatıyor : “Mahir ÇAYAN Maltepe Askerî Cezaevi’nden kaçtıktan sonra biz onun Ankara Necatibey’deki Elektrik Etüt Dairesi’nde çalışan kız arkadaşını takibe aldık. Her gün kızın peşindeyiz, adım adım takip ediyoruz. Sık sık Zafer Çarşısı‘ndaki kitapçılara gidiyordu. Biz önceleri kitap alışverişi yaptığını sanıyorduk. Hâlbuki mesaj alışverişi yapıyormuş. Bu kızın yardımıyla Ziya YILMAZ’ın Ankara Makarna Fabrikası’nda çalışan akrabası bir kamyon şoförü ayarlanıyor. Kamyon yoldan aranmadan hep rahatlıkla geçiyor. Çünkü elinde irsaliye belgesi var. Hattâ kamyonun Samsun’a 13 km kala vantilâtör kayışı kopuyor. Gidip Samsun’dan kayış alıp yola devam ediyorlar.
MİT’in Ankara ve İstanbul ekibi Ünye Jandarma Karakolu’nda bir araya geldi. Ünye’de isimler tek tek araştırılarak herkes gözaltına alınıyordu. Çalışmalar sonucu Mahir ÇAYAN’a rehberlik eden çoban (Mehmet Eymür’ün kitabında H. Y. rumuzuyla tanımladığı Yüncü Hasan denilen kişi, y.n.) bulundu. Çoban her şeyi anlattı. Aslında hep Kızıldere muhtarının ihbar ettiği söylenir, ancak doğrusu çobanın verdiği bilgiler sonucu her şey ortaya çıkmıştır. (sh. 117)10
1946, Ünye doğumlu ATASOY, THKP-C’nin Karadeniz’deki etkisini yükselten bir dinamo olmuştur. Nihat Yılmaz’ın kardeşi Abdullah YILMAZ, Koray Düzgören tarafından hazırlanan “THKP-C ve Kızıldere” kitabında çok iyi tanıdığı Ahmet ATASOY’u anarken Kızıldere’ye gidiş hikâyesini de anlatır:7
“Ahmet Atasoy göçebedir. Çok uzak, Sarıhalil diye bir köyden. Fatsa’nın yakınlarında Gariboğluların bir tarlasına yerleşmiş göçebelerdir. Alevî bir çocuk. Bir yer var Niksar’dan ileride. Bir yayla ve bu yaylada İteniç Ormanı denilen büyük bir ormanlık var… Nihat abim ve Ahmet Atasoy gidiyorlar, orayı dolaşıyorlar, ciple. Ahmet oraya gidiyor, not tutuyor. Günlük tutuyor, işte şöyle gittik diye. Ünye’de onu polise yakalatmış. Bu nedenle o bölgede de deşifre olmuş oluyor bizim gözümüzde.
Meselâ biz Ünye’den Kızıldere Köyü’ne giderken ben vardım, Ahmet Atasoy vardı, Nihat Yılmaz vardı, biri daha vardı, köy muhtarının yakınıydı. “Yüncü Hasan” derlerdi biri. Yüncü Hasan bağ fidesi satıyordu. Onu Ahmet pazar yerinde buldu. Çünkü Ahmet çok yetenekli bir adamdı. Bu Kızıldere Köyü’nün muhtar vekiliydi o zaman Emrullah Arslan. Ahmet konuştu denildiği gibi. Ahmet bu işi anlatırken hangi kozları kullandı, nasıl kandırdı. Ahmet Gariboğulları diye bilinen bir ailenin Fatsa yakınlarındaki bir tarlasında göçebeydi.
Bunlar Sarıhalil’den göçmüşler. Ordu’da Alevî bir köy. 1968 yılında Ziya’nın Fatsa’daki matbaasına gelmiş. Orada bir köy çocuğu. Çok açıkgöz, direngen bir çocuk, kendi emsalleri arasında yiğitliği olan bir çocuk, o sıra artık çocuk değildi, evliydi, çocukları vardı. Kardeşleri vardı. Sosyalist hareketle bu matbaada tanıştı. İlk iş olarak Alevî geleneklerine bağlı olarak verdikleri hakullahı ödemedi. Ondan sonra gitti hakullahı kendisinden alan dededen daha öncekilerin karşılığı olarak para aldı.
Köyleri çok iyi biliyordu ve Alevî köyleri üzerinden taa Sivas’a kadar gidebilirdi. Böyle de bir yeteneği vardı ve tepeden tırnağa kadar da inanmıştı. Muhtara şöyle dedi : ‘Maltepe Cezaevi’ni yarıp geçen arkadaşlardan dört kişiyi buraya getireceğiz. Bunlar Alevî’dir – Muhtar Alevî’ydi – bunları saklamak bizim görevimizdir. Sen de görevini yapmalısın. Bunlar yiğit insanlardır. Doğru insanlardır. Namuslu insanlardır.’ Adam ilkin biraz çekindi. Sonra görev olarak bildi. ‘Kayseri’de Hıdır diye biri var, bu Hüseyin İnan’ın babası. Onun çocuğu kurtarılacaktır’ dedi.7
Tokat’a aynı arabayla gitmek zorunda kaldık, Tokat’tan da Samsun’a kadar. Samsun’da ayrıldık. Ahmet Ünye’ye gitti, ben Fatsa’ya geçtim. Ahmet’i bundan sonra gördüğümü hatırlamıyorum.”
1966 yılında Orman Dairesi’nde 6 ay işçi olarak çalışıp ayrılan Ahmet ATASOY, ailesinin geçimini sağlamak için küçük çaplı mahallî işler yapar. Ahmet ATASOY’un Ankara’ya gelişi İddianame’de anlatıldığı gibi değildi. Atasoy Ankara’ya gelmişti, ancak bu ziyâretten ne Mahir Çayan’ın ne de Ertuğrul Kürkçü’nün haberi olmuştu. Çünkü Atasoy, güvenlik tedbirleri gereği, takip edilen Çayan’larla değil Oğuzhan Müftüoğlu ile görüşüp Ünye’ye dönmüştü. Bu temasın ardından Karadeniz’e intikal süreci ve organizasyon başlamıştı. Bu organizasyonun Karadeniz ayağını Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy, Nihat Yılmaz ve Abdullah Yılmaz koordine eder. Bu koordinasyonun sonu Kızıldere’dir.7
Cezaevinden kaçıştan başlayarak yapılması mümkün ve gerekli ilk girişimin Deniz GEZMİŞ, Yusuf ARSLAN ve Hüseyin İNAN’ın idamlarının önlenmesi olduğu düşüncesinin aralarında sürekli olarak güçlendiği topluluğun eline Fatsa’ya yerleştikten sonra Ankara ve İstanbul’da sahip olmadıkları kadar elverişli bir imkân geçti: Varlığı daha önceden bilinen ve belirlenmiş olan Ünye NATO Dinleme Üssü’nde görevli İngiliz ve Kanadalı personel.6
Kısa bir durum muhasebesinin ardından CHP’nin üç THKO’lunun idam cezalarının yerine getirilmesine ilişkin TBMM kararına Anayasa Mahkemesi’nde yaptığı itirazın sonucunun beklenmesi ve idamları önleyecek başka hiçbir yasal yol kalmadığında İngiliz görevlilerin rehin alınarak idamların yerine getirilmesinin engellenmesine karar verildi. Ancak, bu kararın yerine getirilebilmesi için gerekli bilgi, araç, barınma olanakları ve ilişkiler, kısacası yerel örgütlenme, ancak seyrek bir sempatizanlar çevresinin gevşek örgütlenmeleri içinde vardı.6
Devam edecek 20 Mayıs 2015 / Ankara
KAYNAKÇA:
5 BJEDUĞ, Murat – Demirel’i kaçırmak için keşif, 08 Nisan 2012, http://t24.com.tr/yazarlar/murat-bjedug/arife-alp-benim-oglum-yaraliyken-bile-aman-dilemedi-onlardan,4935
6 BİAMAG – Kızıldere Katliamı, İstanbul – BİA Haber Merkezi, 31 Mart 2007, http://bianet.org/biamag/bianet/93985-kizildere-katliami Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, İletişim Yayınları, Cilt 7, sh. 2185 – 2188
7 BJEDUĞ, Murat – Kızıldere rotasını Ahmet Atasoy çizdi, 09 Nisan 2012, http://t24.com.tr/yazarlar/murat-bjedug/kiz-veya-oglan-fark-etmez-cocugumuzun-adini-kurtulus-koy,4941
9 KAPLAN, Musa – Devrim Yolcuları (İstanbul – Ankara – Ünye – Fatsa – Kızıldere), 2. Baskı, Ozan Yayıncılık Ltd., İstanbul, 2012, 456 sayfa.
10 YALÇIN, Soner / YURDAKUL, Doğan – Bay Pipo / Bir MİT Görevlisinin Sıradışı Yaşam : Hiram ABAS, Aralık 1999, 552 sh.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.