Yayınlanma Tarihi: 15 Ağustos 2023 — okunma
Bir seyyah gibi dolaşırken yolum Gümüşhane’nin Köse ilçesine düştü. Ne yalan söyleyeyim Gümüşhane’yi bütün ilçeleri ile birlikte gezmeye karar verdiğim gün öğrendim Köse denilen ilçeyi.
Ülkemizin Köse misali yüzlerce ilçesi var. Ancak bir şekilde öne çıkamamış, bir özelliği ile herkes tarafından bilinememiş. Ancak insanın yaşadığı her yer bir hikâyeye sahiptir. Bazen kitaplar dolu olan bu hikâye bazen de kendi mecrasında kaybolup gider.
Köse Gümüşhane’nin mütevazı bir ilçesi. Şehrin bir girişi var. Yani tek cadde üzerine konulmuş bir ilçe. Siz oranın nere olduğunu bilmeden görmüş olsanız çok büyük bir ilçe olduğuna hükmedebilirsiniz. Ferah bir görünümü var.
Şehre girip otomobili bir yere park edip şehri yürüyerek dolaştım önce. Bir uçtan bir uca 15 dakikada varabiliyor insan. Sağlı sollu şehre has iş yerleri var. Belli ki göç veren ilçelerden biri. Günümüz neslinin uzun süre kalabileceği bir yer değil. Bir yer değil derken; bu tercihi yeni nesil öyle yapıyor. Yoksa bunda şehrin bir dahli yok bence.
Şehri bir iki defa tur attım. Ne hissettiklerimi düşündüm. Hatta oralı olma ihtimalini bile düşündüm. Yani şehri coğrafyası ile birlikte anlamaya çalışıyordum.
Anadolu şehirleri günümüz nesli için cezbedici değil. Büyük şehirlerde daha zor şartlarda yaşamayı burada daha konforlu yaşamaya tercih edebiliyorlar. Bu tercihe sebep olan şeyleri sosyolojik olarak araştırılması gerekiyor.
Şehrin tek caddesini ileri geri dolaşırken bir çay ocağına uğradım. Boş masa olmadığı için yaşıma uygun bir vatandaşın yanına oturdum. Biraz sonra aramızda bir sohbet başladı. Kendisinin Köseli olduğunu ve İstanbul’da yaşadığını söyleyen kişi yaz mevsimini fırsat bilip gelmiş memleketine. Aynı kişi emekli olduğunu birkaç sene sonra Köse’ye kalıcı olarak yerleşeceğini söyledi.
Bu arada misafir olmam sebebiyle bir ikramda bulunmak istedi. Ocakçıya seslendi. Ne istediğimi sorunca çay istedim. Bu sefer gelen kişi bana “Otlu mu olsun otsuz mu?” demez mi?
Otlu çay… Ben bu sorudan bir şey anlamadım. Benim anlamamış olduğumu anlayan tanıştığım arkadaşım bana dönerek “Süzgeç kullanılsın mı?” dedi. Bu sefer anladım otlu veya otsuz çayın ne demek olduğunu. Süzgeç kullanılmadan verilen çayın adı “Otlu çay” olarak biliniyormuş ilçede.
Ben bana gelen otlu çayı nuş ederken tanıştığım kişi ile sohbetim devam ediyordu. Bana ilçe ile ilgili bilgiler veriyordu. İlçede; buğday, arpa, yulaf ve az miktarda şeker pancarı üretiliyor dedi. Kuru fasulyemiz meşhurdur dedi.
Yine aynı kişi; İlçede amatör spor tesislerinin varlığından, bir adet PTT şubesi olduğundan tek bankanın da Ziraat Bankası olduğunu söyledi. Sanayisin olmadığını, demir doğrama, oto ve lastik tamiri ancak yapılıyor dedi. İlçede bir devlet Hastanesi olduğunu, Köse Dağ Şenlikleri yapıldığını söyledi.
Karşılıklı çaylarımızı içtikten sonra arkadaşım; ana caddenin tek yönlü olduğunu dönüşün başka bir taraftan olduğunu, dönüşte buna dikkat etmemi istedi.
Kısaca yaklaşık bir buçuk saatlik bir süre içinde kaldığım bu ilçeden, Bayburt’un Demirözü ilçesine gitmek için ayrıldım.
Sıra yeni yerleri görmeye gelmişti.