Yayınlanma Tarihi: 2 Eylül 2016 — okunma
Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nde denizcilik faaliyetlerinin önemli bir noktasında olan âyân ailelerinden birisinin de Haznedarzâdeler olduğu görülmektedir. Haznedarzâdelere ait muhallefat kayıtlarındaki gemiler ailenin ticarî faaliyetlerini göstermektedir. Memiş Paşa ve Abdullah Paşa’nın muhallefat kayıtlarında gemi kaydı olmamasına rağmen Haznedarzâde Süleyman ve Osman Paşa’nın kayıtlarında bilgiler vardır.8
Haznedarzâde Süleyman Paşa’nın “bazı kesan zimmetlerinde ve salyaneden zikr-i âti kazalardan olan bakayası” başlığı altında gemilerle ilgili bazı kayıtlara tekrar rastlanmaktadır. Haznedarzâde Süleyman Paşa’nın gemilerinin tamamına yakını kancabaştır. Sadece bir tanesi küçük şehtiyedir. Bir tane de çayır filikası vardır. Süleyman Paşa, sekiz kancabaş, bir şehtiye ve bir de çayır filikası olmak üzere toplam 10 tekneye sahiptir. Yalnız bunlardan ‘‘köhne olup istimale salih olmayan’’ üç kancabaş, takımları çıkarılarak Ünye’de çürümeye terkedilmiştir. Tamamına sahip olduğu gemilerine Ünyeli İsmail, Ünyeli Gaffar Ali oğlu Ömer, Perşembeli Kızılbaşoğlu İbrahim, Samsun’da Adil Bayrakdar ve Ayvasıllı Karaibrahimoğlu Hasan reisleri kaptan tâyin etmiştir (Reislerinin tamamının Müslüman olması dikkati çekmektedir).8
Kayıtlardan Süleyman Paşa’nın ticarî bağlantıları hakkında da ipuçları elde edilebilmektedir. Paşa’nın ölümünden sonra hazırlanan muhallefatta iki direkli şehtiyyesi ‘‘asitanede garb kapısında’’ ele geçirilmiştir. Paşa’nın donanmanın ihtiyacı olan kendir ve buğdayın sevki için denizcilik faaliyetlerini yaptığı düşünülebilir. Diğer gemileri ise Ünye, Ayvasıl, Perşembe ve Samsun gibi Karadeniz’in kıyı kazalarında ele geçirilmiştir.8
Ünye’de denizcilik faaliyetlerinde bulunan Surioğlu Yani, Cırcıroğlu Acı Lefter, Hilalcıoğlu Mustafa ve Çilesizoğlu Ömer Reis’e çeşitli tipte ticarî gemiler inşâ etmek üzere toplam 18.867 kuruş borç para vermiştir (Bay 2007:253).8
Hazinedarzâdeler Bafra, Arım, Terme, Kavak, Ünye ve Ayvacık gibi yörelerde çiftliklere sahip olmuşlardır. Genel olarak Bafra, Çarşamba ve Ünye olmak üzere üç ana bölgede çiftliklere sahiptiler. Siyasî hâkimiyet kurdukları diğer yerlerde mukataa – iltizam işletmeciliği ile yetinmişler, çiftliklere sahip olmak için gayret sarfetmemişlerdir.7
Süleyman Paşa’nın “Ünye Kazası’nda ber vech-i mülkiyet zabt ve tasarrufunda olan çiftliği” 30 dönüm Çalayeri adında bir tarla ve 30 dönüm Viliban adında diğer bir tarladan oluşuyordu. Paşa’nın “Ünye Kazası civarında Cevizderesi nam mahalde Yallık Çiftliği” ile yine “Ünye Kazası kurbunda Yekkelli Çiftliği” adında iki adet çiftliği daha vardı. Buradaki Yallık ve Yekkelli çiftliklerini “senevî ber vech-i maktu’ ” kiraya vermiştir. Muhallefat kayıtlarının düzenlenmesi esnasında Ünye’deki çiftlikleri mirice zapt edilmiştir.7
Süleyman Paşa’nın konakları içinde en ihtişamlı ve büyüğü Ünye’deki Hazinedaroğlu Konağı’dır. XIX. yüzyılın başlarında Hazinedarzâde Süleyman Paşa tarafından deniz kenarında inşâ ettirilmiş ve ünü İstanbul’a kadar ulaşmıştır. 1847 senesinde J. Laurens tarafından resminin çizildiği ve 1860’ta hazırlanan Abdullah Paşa’nın muhallefat defterinde konağın kaydının olmadığı düşünülürse bu tarihler arası yanmış olmalıdır.7
Nefes darlığından rahatsız olan Süleyman Paşa’nın deniz yolculuğu sırasında rahatsızlığı artmıştı. Ünye’ye vardığında hastalığı şiddetlendi ve karaya çıkmak zorunda kaldı. Trabzon’dan Ünye’ye geldiğinde hastalanmış, Çarşamba Kazası’ndaki evinde hasta yatmıştır. Görevinden alınmasından üç ay sonra yaşlılıktan ölmüştür.7
Haznedarzâde Osman Paşa da gemicilik faaliyetlerinde bulunmuştu ve muhallefatında toplam 8 tane gemi kaydedilmişti. “Trabzonlu İmameci Ali Oğlu Mustafa Kaptan’ın süvar olduğu sefine” ile “Trabzonlu Yako Reis’in süvar olduğu sefine’’de tam hisseye sahiptir. Diğer gemilere ise hisse alarak ortak olmuştu. Osman Paşa’nın denizcilik faaliyetleri Trabzon’da yoğunlaşmıştır.8
Ünye’de sahip ve ortak olduğu iki gemisi olmasına karşın Trabzon’da beş gemisi ve İstanbul’da bir gemisi ve “Üsküdar vapurunda hissesi” vardır. Devletin taşrada zengin paşaları özellikle İstanbul’da gemiler satın almalarına teşvik ettiği bilinmektedir. Gemilerin toplam değeri 819.641 kuruş gibi mühim bir rakama ulaşmıştır. Bu değer toplam muhallefat içinde önemli bir miktardı. Bütün bu kayıtlardan, paşanın birçok gemi sahibi olarak Karadeniz kıyısındaki kazalar arasında önemli ticarî ilişkiler içinde olduğu ortaya çıkmaktadır (Bay, 2007:253).8
Tuzcuoğulları meselesinde Haznedarzâdelerin yanında yer alan Osman Ağa, isyan bastırıldıktan sonra ele geçirdiği ganimet eşyası arasında Tuzcuoğlu Memiş Ağa’nın konağının süslü, oymalı tavanı da vardı. Bu tavan sökülerek Ordu’ya getirilmişti. Tavan halen Gölköy’de Şıhman Ailesi’ne ait bir binanın tavanındadır. (M. Sıtkı Can, “Ordu Şehrinin Tarihi” M. Sıtkı Can’a Armağan, Ordu, 99)1
Tanzimat öncesi Ordu’dan geçen bir İngiliz seyyah olan Hamilton eserinde bölgede dönemin güçlü âyân ailelerinden Haznedarzâdelerden gelen Osman Paşa’nın denizcilik faaliyetlerine dair bazı bilgilerini şöyle aktarmıştı: 12 Temmuz Salı günü Ordu’ya gelen Hamilton, (1835) sahil boyunca 12 veya 14 kişilik işkampavye adı verilen hükûmete veya ağalara ait teknelerin kıyıda yattığı bilgisini verdikten sonra … 13 Temmuz’da, 12 saatlik yolda olan Fatsa’ya riskleri azaltmak için dağ / kara yolunu değil deniz yolunu tercih etmişti. Osman Paşa’ya ait bir işkampavyenin kaptanı ile bagaj ve hizmetçileri için 100 kuruşa anlaştığını belirtir… (Hamilton 1842:268).8
Bu büyük âyân aileleri arasındaki nüfuz mücadeleleri diğer âyân ailelerini de etkilemiş ve içine almış, – bölge âyânının ilk defa bir birlik teşkil ettikleri ve irili ufaklı zümrelerin olaylardaki rolleri, ön plâna geçmeleri ya da saf dışı bırakılmaları gibi – sonucunda bu ailelerin kendi güçlerinin sınırlarını, bölge içindeki yerlerini, devlet karşısındaki konum ve durumlarını çok daha bilinçli bir şekilde anlamalarına yol açmıştır.4
Sonuç : Ordu ve Ünye kazaları ölçeğinde birkaç aile üzerinden yapılan değerlendirmelere dâyânarak mütegallibelik hareketlerinin önemli bir servet edinme yolu olduğu söylenebilir. Mütegallibelik yapan bu ailelerin tamamına yakını XVIII. yüzyılda âyân, voyvoda ve mütesellim mevkiini ele geçirerek ortaya çıkmışlardır. Bu makamı devam ettirebilenler, âyânlığın kaldırılışına kadar devlet kademelerinde varlıklarını korumuşlardır. Daha sonra yığdıkları bu servetle, iltizam, mukataa ve esnaflık faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Resmî olarak ehl-i örf zümresi içine girdikten sonra çoğu üçünü beraber devam ettirmiştir.6
21 Ağustos 2015 / Ankara
KAYNAKÇA :
1 EKİNCİ, Doç. Dr. İlhan – Büyük Âyânların Gölgesinde Ordu Kazası’nda Âyânlığın Gelişimi, History Studies, Special Issue on Lausanne, Volume 5, Issue 4, July 2013, p. 151 – 176.
4 EMECEN, Feridun – Doğu Karadeniz’de Âyânlık; Tirebolulu Kethüdazade Mehmed Emin Ağa, Belleten, Sayı 242, Nisan 2001, sh. 194 – 198.
6 BAY, Abdullah – Ünye Âyânı’ndan Canikli Genç Mustafa Ağa’nın Siyasî ve İktisadî Faaliyetleri, Sayı 7 (Güz 2005), Karam, sh. 60 – 75.
7 BAY, Abdullah – Trabzon Eyâleti’nde Mütegallibe Hareketleri ve Âyânlık (1750 – 1850), Doktora Tezi, 440 sayfa, Erzurum, 2007, sh. 86, 195 – 198, 300. BOA, TAD, c. 2, s. 60 – 61, h. 1.
8 EKİNCİ, Doç. Dr. İlhan – Karadeniz’de Âyânlar ve Denizcilik, Karadeniz Araştırmaları, Bahar 2013, Sayı : 37, sh. 15 – 49.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.