son haberler

ÜNYE MÜFTÜLERİ – I

Yayınlanma Tarihi: 3 Haziran 2016 okunma

M. Ufuk MİSTEPE mistepe@gmail.com

Müftü, il ve ilçelerde Müslümanların din işlerine bakan, fetva verebilen görevlidir. Arapça kökenli müftü sözcüğünün sözlük anlamı fetva veren, şer’i mes’elelere dair sorulan soruları cevaplandıran kişidir. Mastarı iftâ sözcüğüdür. İftâ, şer’î bir mes’ele hakkında cevap vermek demektir.3 Günümüz Türkiye’sinde müftü sıfatı, devlet idaresinde belli bir makamın adıdır ve bu makamda bulunan devlet memurlarının unvanıdır. Zamanımızda diğer İslâm ülkelerinde de durum aynıdır. (Kaynak : Rehber Ansiklopedisi)

İftâ teşkilâtının genel anlamdaki tarihî gelişim süreci bir yana, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren halkın dinî problemlerinin halledilebilmesi için daha sonra şeyhülislâmlık adını alan müftülük müessesesi var olmuştur. İlk Osmanlı müftüsünün kim olduğuna dair farklı görüşler bulunmakla birlikte bu makama geldiği ileri sürülen kişiler arasında tarih itibariyle en geç dönemde yaşamış olan Molla Şemseddin-i Fenârî’nin ilk müftü olduğunun (H. 828 / M. 1424) kabul edilmesi halinde, resmî ve gayri resmî kişilerin dinî meselelerini sorup cevap aldıkları bir memuriyetin varlığı onun müftülük tarihine kadar götürülebilir.1

Türk devrimi, Osmanlı ulemâsını, ilmiyeyi tasfiye ettikten sonra, eski kurumları birer birer kaldırdı. Din işlerinin düzenlenmesi için Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. İslâm’da ruhbanlık yoktu, ancak siyasî ve sosyolojik olarak ulemânın yapılanışında bir ruhbanlık eğilimi vardı ve bu güçle saltanatla yan yana idi. Cumhuriyet rejiminde ise devrimin genel felsefesi dini vicdana indirgemek olduğu için Diyanet kurumu, devlet bürokrasisi içinde olmasına rağmen iktidarın dışında bir yapıdadır. Meselâ Din İşleri Yüksek Kurulu kararları içtihadî kararlar değildir. Başörtüsünün zarurî dinî emir olduğunu söylese bile fetvanın siyasî ve hukukî bir yaptırımı yoktur, sadece yurttaşları aydınlatıcıdır.2

Diyanet İşleri Başkanlığı, 03 Mart 1924 tarihinde Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin yerine kurulan, İslâm dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli kurumdur. Mustafa Kemal Atatürk‘ün emriyle 429 Sayılı Kanun’la Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı’na bağlı bir teşkilât olarak kurulmuştur. İlk Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Rifat BÖREKÇİ olup 01 Nisan 1924’te göreve başlayıp 05 Mart 1941’de görevi bitmiştir.

Örgütte; Din Şûrası, Merkez Disiplin Kurulu, Teftiş Kurulu, Hukuk Müşavirliği, Din İşleri Yüksek Kurulu, Dinî Görevler ve Din Görevlilerini Olgunlaştırma Müdürlüğü, il ve ilçe Müftülükleri, bucak ve köy İmamlıkları, Vaizlikler, Câmi görevlileri yer alır.2 Günümüzde Türkiye’de, 633 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ve bu yönerge ile verilen görevleri yürütmek ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nı temsil etmek amacıyla il ve ilçe müftülükleri kurulmuştur.3

Müfti, İslâmiyet’i iyi bilen, sorulan dinî bir meselenin hükmünü Kur’ân-ı Kerîm’den ve hadis-i şeriflerden anlayıp beyan eden, açıklayan derin din âlimidir. İslâm ilimlerini öğrenmeden ve bilmeden, âyet-i kerîme veya hadis-i şerifleri okuyup da bunlara kafasına, kendi görüşüne göre manâ verenlere, dinî mevzularda gelişi güzel hüküm verenlere, müfti, İslâm âlimi denmez.3

Müftü, şeyhülislâm tâbirinin yayılmasından önce ilmiye mesleğinde kullanılan üç tâbirden biridir. Diğerleri de kadı ve müderristir.3

Osmanlıların ilk devirlerinde en yüksek ilmiye derecesi kazaskerlik idi; Fatih Sultan Mehmed zamanındaki kanunnâmeye göre şeyhülislâm diye isim verilen müftü ulemânın reisi yani müderrislerin arasında en yüksek derecede idi; hattâ müftü ile pâdişâh hocasının, vezirlerin de üstünde olmasından dolayı vezir-i âzamın onlara riayeten üst tarafına oturtması kanundu.4 Osmanlı Devleti’nde din asıl, devlet fer’ı (ikinci derecede) kabul edilmiştir. Bu sebeple devletin temeli kabul edilen İslâmiyet’in en büyük temsilcisi olarak müfti (şeyhülislâm), Osmanlı devlet protokolünde veziriâzamdan (sadrazamdan) üstün tutulmuştur.

Müftüler, bulundukları mıntıkada dinî meseleler hakkında fetva vererek halkın sorularını cevaplandırırlardı; bunların XVI. asır başlarına kadar mevkileri hükûmet teşkilâtında o kadar ehemmiyetli değildi; kazaskerlere nazaran cüz’i maaşları vardı.4

Hukukçu olmadığı durumlarda bizzat kadılar, önlerine gelen dava ile ilgili hukukî esası bulmakta kendilerine yardımcı olacak bir müftüye ihtiyaç duyarlardı. Hattâ birçok problemlerin mahkemeye gitmeden müftülere başvurarak çözümü sağlanmıştır.23

  1. Bayezid, meşhur medresesini yaptığı zaman müftü olan Zenbilli Ali Cemalî Efendi’ye hürmeten medresesini müftü olanlara tahsis etmiştir; o tarihte müftülerin yevmiyesi 100 akçe iken bu medrese müderrisliği münasebetiyle müftülere 50 akçe daha verilmiştir; Kanunî Sultan Süleyman zamanında Ali Cemalî Efendi‘nin yevmiyesi 150’ye çıkarılmış ve Ebussuûd Efendi zamanına kadar bu miktar devam etmiştir. Ebussuûd Efendi müftü iken meşhur tefsirini yazarak bir kısmını takdim etmiş ve o tarihe kadar Bayezid Medresesi Müderrisliği ile beraber 200 akçe olan müftülük maaşı 300 akçe zam ile 500’e çıkarılmış ve tefsirini tamam edince yevmiyesi 600 akçe olmuştu. İşte bu tarihten itibaren müftülük kazaskerliğin üstüne çıkmış ve Rumeli Kazaskerliğinden sonra müftülük en yüksek ilmiye makamı olmuştur; müftüler XIX. asra kadar kabineye dahil olmayıp sonradan buraya alınmışlardır; müftilere, “Reisül-ulemâ”, “Müftil-enam” veya “Şeyhul-İslâm” gibi unvanlar da verilmiş olup Şeyhul-İslâm tâbiri XVII. asır sonlarından itibaren yaygın hale gelmiştir.4

Halkın ve devlet dairelerinin dinî meseleler hakkında sordukları soruları dinî kitaplardan ve daha çok Hanefî Mezhebi’ne göre fetvâ veren müftüler, kadılar gibi resmî bir sıfata haiz değillerdi. Sorulan dinî meseleler için muteber fıkıh kitaplarından araştırıp gerekli cevabı vermekle mükellef idiler. Müftüler tâyin edildikleri zaman Hanefî imamlarının içtihatları ile fetvâ vermeleri ve verdikleri fetvâları belirli ölçüde tespit edilen bir kâğıda yazıp altına, falanca yerin müftüsü, falan şeklinde imza etmeleri, tâyinle alâkalı tezkere ve ifadelerde yer alıyordu. Her ne kadar müftüler Hanefî Mezhebi’ne göre fetvâ veriyorlar ise de Osmanlı Devleti sınırları içinde bulunan diğer üç mezhep mensupları için de müftüler tâyin ediliyorlardı. Bunlar da Şafiî, Malikî ve Hanbelî Mezhebine göre fetvâ verirlerdi.3

Müftü ve müftülük makamı üzerine yapılan bu tarihî açıklamalardan sonra Ünye’de bu makama getirilenler ve Ünye Müftüleri hakkında derleyebildiklerimizi ve araştırma sonuçlarını artık sizlerle paylaşabiliriz.

XVII. yüzyılın büyük seyyahı Evliyâ Çelebi Ünye’yi büyük bir ihtimalle denizden seyretmiş olmalıdır. Evliyâ Çelebi Ünye Kalesi hakkında şu bilgileri veriyor. “Bunu eski zamanda, Trabzon Tekfuru ‘Ünyes’ adlı kral yaptırmıştır. Selçukoğulları’ndan Keykubat fethetmiştir. Sonra Umur Han eli ile Osmanlı tarafından zapt edilmiştir. Canik Sancağı içinde voyvodalıktır. Yüzelli akçelik kazadır. Ayrıca yeniçeri serdarı, kale dizdarı ve neferi vardır. Müftüsü ve nakîbi yok. Kalesi deniz kıyısında, dört köşesi kârgir bir binadır….4

1630’dan 1681’e kadar sürecek olan elli yılı aşkın bir seyahat hayatı yaşayan Evliyâ ÇELEBİ 10 ciltlik Seyahatnâme’sinde “Yeniçeri serdarı, kale muhafızı ve neferatına ev sahipliği yapan kazada müftü ve nakîp yoktur.” (Mehmet Zillioğlu – Seyahatname, Cilt : 1 – 2, Sayfa : 409 – 410) derken büyük bir ihtimalle tarih 1680’li yıllar öncesi olmalıydı.

  1. 1263 – M. 1847 tarihli ilk DEVLET SALNÂMESİ’nde sadece Canik Kaymakamı Mir-i Miran Ahmed Paşa’nın adı yazılıdır. Ünye ve Müftülüğe dair bir veriye rastlanmamıştır.
  2. Emin YOLALICI’nın “XIX. Yüzyılda Canik (Samsun) Sancağı’nın Sosyal ve Ekonomik Yapısı” adlı eserinde “Cûre ve Cevizderesi karyelerinin (köylerinin) öşrü de H. 1265 (M. 1848/49) yılına mahsuben Ünye kazası müftüsü Mehmed Efendi’ye ihâle edilmiştir.” notu yer alır.17
  3. 15 Muharrem 1268 (M. 10 Kasım 1851) tarih, Dosya No. 45, Gömlek No. 74, Fon Kodu : A.}MKT.DV.. olan Osmanlı Arşiv Belgesi’nin (BOA) konusu “Canik Sancağı’nda Âşâr Mültezimi olan Ünye Müftüsü Mehmed Recep Efendi’nin deruhde ettiği âşâra müdahale edilmemesi” ile ilgilidir.24
  4. 23 Şaban 1271 (M. 11 Mayıs 1855) tarih, Dosya No. 147, Gömlek No. 81, Fon Kodu : A.}MKT.NZD. olan Osmanlı Arşiv Belgesi’nin (BOA) konusu “Cura ve Cevizderesi nahiyeleri âşârından dolayı sabık (eski) Ünye Müftüsü Receb Efendi ile Ünyeli Ahmed Yazıcı arasındaki münazaanın halli” ile alâkalıdır.24

Devam edecek

08 Ocak 2016 / Ankara

 

KAYNAKÇA :

 

1 TDV İslâm Araştırmaları Merkezi – Fetvahâne, TDV İslâm Ansiklopedisi, Cilt : 12, sayfa 496, http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=120496

2 VİKİPEDİ Özgür Ansiklopedi – Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye_Cumhuriyeti_Diyanet_%C4%B0%C5%9Fleri_Ba%C5%9Fkanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1

3 VİKİPEDİ Özgür Ansiklopedi – Müftü, https://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%BCft%C3%BC

4 ÇELEBİ, Evliyâ – Evliya Çelebi Seyahatnamesi, (Haz.: Yücel Dağlı, Seyit Ali Kahraman, İbrahim Sezgin), 5. Kitap, İstanbul 2001, sh. 37-38. http://unyezile.com/unyekale.htm

17 YOLALICI, M. Emin – XIX. Yüzyılda Canik (Samsun) Sancağı’nın Sosyal ve Ekonomik Yapısı, 183 sayfa, TTK Basımevi, 01.01.1998, sh. 146.

23 KARAYALMAN, Mehmet – Ünyeli Hacı Yusuf Bahrî Efendi, İstanbul, 2011, Birinci Baskı, 656 sayfa.

24 T.C. BAŞBAKANLIK Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü – Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivi Katalogları http://katalog.devletarsivleri.gov.tr/osmanli/arsiv.aspx

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

Rahmetle Anıyoruz…

12 Ekim 2021 okunma
Merhum Yazarımız M. Ufuk Mistepe’nin Ünye’ye dair yazılarını ve makalelerini yazar arşivinden okuyabilirsiniz. Merhum Yazarımızı rahmetle anıyoruz. Mekanı cennet... Devamını Oku

Canik’te İdarî Yapı ve Osmanlı’da Yenileşme Zarureti (1793 – 1851)

10 Temmuz 2020 okunma
Bu makalede Ünye’nin 1790 – 1850’li yıllardaki idarî yapısı, Doç. Dr. Abdullah SAYDAM’ın 33 sayfalık çalışmasına dayanarak, özet olarak aktarılacaktır. Sultan II. Mahmud, saltanatının sonlarına doğru Orta ve Doğu Karadeniz bölgesindeki idarî... Devamını Oku

Araştırmacılık Terimleri

3 Temmuz 2020 okunma
Ünye hakkında araştırma yapanların ve okuyucularımızın, sıkça karşılaştıkları bazı Osmanlıca Tarih Terimleri’nin anlamlarını bilmeleri, yazılanların anlaşılması açısından önemli bir husustur. Bu itibarla başlangıç olarak ehemmiyet arz eden... Devamını Oku

Ünye Mûsikî Tarihinde Ali Riza Sağman

26 Haziran 2020 okunma
‘Ünye Şarkı ve Türküleri’ kitabımda Ünye Mûsikî Tarihi’ne damgasını vurmuş, tespit edebildiğimiz şahsiyetleri kısaca da olsa tanıtmaya çalışmış idim. Aslında her bir musikîşinasın ayrı ayrı ele alınması icap eder. Başlangıç olmak üzere... Devamını Oku

Satıroğulları Ünyeli Müftü Sülâlesi

19 Haziran 2020 okunma
2017 yılında altı bölüm halinde yayımladığımız “Ünye Müftüleri” adlı yazı dizimizde bir müftü sülâlesinin bu tarihçeye damgasını vurduğunu görüyoruz. Ailenin ahvadlarından Satıroğulları ailesi Keşaplı Sokak’tan komşumuz olurlar. ÖZPAKER... Devamını Oku

Ünye Uğrak Vapurlarını Tanıyalım

12 Haziran 2020 okunma
Su buharı gücüyle çalışan gemileri VAPUR olarak adlandırıyoruz. Önceleri yandan çarklı olarak yaşamımıza giren vapurlar daha sonra günümüzün dizel elektrik tahrik sistemi donanımlı enerji tasarrufu sağlayan modellerine erişinceye değin XIX. yüzyılın... Devamını Oku

Ünye Tarihi, M.Ö. XV Bin Yılına Uzanıyor Mu? – I

5 Haziran 2020 okunma
Kelleroğlu M. Bahattin Bey, kaynak belirtmeksizin; “Ünye, Milât’tan 1270 sene evvel vuku bulan Turuva Muharebe-i Meşhuresi’nden sonra, Karadeniz sahilinde tesis edilmiş müstemlekelerden birisi olup, ismi kadimi (One) veyahut (Oney)’dir.” demişti.1 Ünye’de ilk... Devamını Oku

Kimler Geldi Kimler Geçti ?

29 Mayıs 2020 okunma
Ünye ve hinterlandı tarihî seyir içerisinde birçok kavim ve milletlere ev sahipliği yapmıştır. Muhtelif köşe yazılarımızda dile getirdiğimiz bu kitlesel değişimleri bir arada ve kronolojik düzen içerisinde değerlendirmenin daha uygun olacağını... Devamını Oku

Ünye ve Hinterlandında Oğuz – Türkmen Boyları ve Yer Adları

22 Mayıs 2020 okunma
Makalemizin araştırma konusu 24 ana Oğuz boyu ile Oğuz asıllı Türkmen kabilelerinin Ünye ve hinterlandındaki (Ordu, Fatsa, Terme, Akkuş) bazı yerleşim noktalarıdır. Türkmen boy, bölük, uruk (oymak, öz) ve tirelerinin (oba, aile) adlarını Yrd. Doç. Dr. Aydın... Devamını Oku

Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralamasında Ünye ve Ordu

15 Mayıs 2020 okunma
Ulusal düzeyde ekonomik ve sosyal kalkınma yanında, bölgesel gelişmişlik farklarının giderilmesinde ve ülke genelinde dengeli bir kalkınmanın sağlanmasında il ve ilçeler, temel birimler olarak değerlendirilmek durumundadır.1 İlçelerin, illerin ve bölgelerin... Devamını Oku