son haberler

Kara Kalemin Kara Günleri

Yayınlanma Tarihi: 19 Ocak 2015 okunma

Zeki ORDU zekiordu.zekiordu@gmail.com

Şimdi neslin anlayamayacağı bir hikâye bu. Yani aslında hikâye de onlara masal gibi gelecek. Kim bilir belki de doğru yazmadığımı bile düşünenler olacak.

Siyah renkli kurşunkalemin çok kıymetli olduğu zamanlardı. Yani o günlerin söylenişi ile altmışlı yıllar. Biz bin bir zorlukla şehirden aldığımız o siyah renkli timsah motifli kalemi bezden yapılmış çantamızın dibine yerleştirir okula giderdik. O kalemin kaybolması demek bazen bir hafta kalemsiz kalmak demekti.

Sivrilttikçe küçülen ve sonunda kavranamayacak hale gelince yenisiyle değiştirilen kalemleri; arkasına ip bağlayıp boynuna asanlar bile oluyordu. Öyle zamanlardı yani.

Alfabemizde A da at, B de bek diye başlayan ve Z de zeytin diye biten harfler tek tek ezberlenmeden “kıraat” kitabına geçilmezdi. Hatta “Yat yat uyu” cümlesini farkında olmadan ezberlerdik de “İpek ılık süt iç” cümlesini hatırlamazdık. Günümüz ulamasına göre “Yat yat uyu” cümlesi “gelişmemişliğimize” delalet ediyordu. Sanki kendileri çok gelişmiş gibi. Tabi zihnen. Bedenen kesinlikle gelişmiştir. Göbek bu sınıfta olan için bir emare olmaktadır.

Biz konumuza dönelim. Kara kalem dediğimiz bu kalemin dışında bir tarafı mavi diğer tarafı kırmızı yazan bir kalemin varlığından haberdar olduk. Her gün ülkenin durumu daha farklılaşıyordu. Biz bu iki renk yazma özelliğine sahip olan kalemlerden bir tane bile temin edebilseydik; bize sene sonuna kadar yeterdi. Nasılsa yazılarımızı “kara kalem” ile yazıyorduk. Okumayı da söktük. Geriye kaldı öğretmenlerin ev ödevleri.

Eskiden ev ödevlerini öğrencilerin kendisi yapardı. Gaz lambalı bir ortamda yere uzanarak yapmaya çalıştığımız bu ödevler bizi zorlasa da bir şekilde onları bitirirdik. Şimdiki çocukları kıskanmamak elde değil. Onların ödevlerini annelerinin baskısıyla babaları yapıyor.

Birinci sınıfı bitince evde yapılacak çok ödevimiz oluyordu. Özellikle uzun metinler bizi sıkıyordu. Ancak yazdığımız yazıda başlıklar çoksa biraz sıkıntımız geçiyordu. Bir nevi hareketlenme sayılıyordu bu durum.

Her konu başlığı ya kırmızı ya da mavi renkli kalemle yazılıyordu. Aramızda hiç renkli kalem kullanmayanımız varsa da bu durum nadirattandı.

Yarsına kadar kırmızı, diğer yarısı mavi yazan bu kalemlerden kızların elinde varsa kırmızısı daha çabuk tükeniyordu. Bazı kızlar tuhaf bir eda ile erkeklerin yanına gidip çift renkli kalemi kısa bir süreliğine ödünç istediği de oluyordu. Biz o kalemi bazen yaptığımız resimlerde de kullanıyorduk. Kara kalemin yanında kırmızı ve mavi renk resme bayağı bir hava katıyordu.

Sözün burasında “Renkli baya kalemleriniz yok muydu?” sorusunu soran birinin olmamsı lazım çünkü yazının girişinde “kara kalem” dediğimiz kurşunkalemi bile zor bulduğumuzu yazmıştık.

Çift renkli kalem iyi güzeldi de yanlış yapılırsa silinmesi zor oluyordu. Gerçi hala zor ya. Nedense o kalemi iz bırakmadan silecek bir silgi daha yapılmadı. Aradan ancak yarım asır geçti. İleride o da olur inşallah.

Yaklaşık yarım asırda nerden nereye geldi ülke. Şimdi kara kalem denilen o efsane hala mevcutsa da gözden düşmüş gibi. Çünkü “çıt çıtlı” bazı mukallitleri arzı endam edince çoğu onlardan vazgeçti.

Altının kıymetini sarraf bilir misali kara kalemler hala bazılarının gözdesi. Üstelik dış tarafı renklenmiş. Olsun içi aynı ya ona bakın siz. Dış görünüş sizi yanıltmasın. Burada özellik önemli.

Korkarım bu kalem türü ortadan hep kalkacak. İşte o zaman kara kalemin kara günü olacak. Tıpkı sınıflarımızdaki kara tahtaların yok olması gibi…

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

KÜÇÜK KALEMLER BÜYÜK HAYALLER

30 Nisan 2024 okunma
Atalarımızın “Ağaç yaş iken eğilir” sözü hayatın her sahasında bize rehber olmuştur. Olmalıdır da… Küçük yaşlarda verilen eğitim, ileri yaşlarda bize hem temel, hem de rehber olacaktır. Her bina sağlam temel üzerine konulmalıdır ki uzun süre... Devamını Oku

EL ÜCRA’DA ALUÇ ARAMAK

28 Nisan 2024 okunma
Bazen oturup araştırma yapmak bir yeri tanımak için yetmeyebiliyor. Eskilerin “Aynel yakin” diye adlandırdıkları şey öğrenmek istediğin neyse onun yakınında bulunmaktır. Alucra Giresun’a bağlı sahile uzak bir ilçe. Zaten Anadolu’da denize komşu olan... Devamını Oku

KORGAN’A YOLCULUK

20 Nisan 2024 okunma
Takvimler 26 Mart 2024’ü gösteriyordu. Ramazanın On altısıydı. Yanıma aldığım iftarlıklarla Ünye’den yola çıktım. Günlerden salıydı… Niyetim Korgan ve Kumru ilçelerini görmekti. Ramazan ayı olduğu için bazı zorlukları olacaktı. Ancak ataların... Devamını Oku

SENSİZ BAHARIN ŞEVKİ YOK

29 Mart 2024 okunma
    Ne zaman mart ayı gelse hep aynı hatıra canlanır gözümde. Sanki daha dün gibiydi… Köyümüze okul açılması haberi gelince okul çağında çocukları olan ailelerde bir telaş başladı. Ben okul ne, niye okula gidiliyor bilmiyordum. Hatta çok kişi... Devamını Oku

TORUL’U ANARKEN

7 Mart 2024 okunma
Aradan yedi ay gibi bir zaman geçti. Geçmiş notlarımı incelerken 20 Temmuz 2023 tarihinde yani sıcak bir yaz gününde yolum Torul’a uğramış; orada bulunan bir çay ocağında mola vermiştim. Daha sonra 12 Kasım 2023 tarihinde “Torul’da Bir Çay Bahçesi”... Devamını Oku

KAĞIZMAN’IN ÇİÇEKLİ ÇAYI

18 Şubat 2024 okunma
Bazen bizim basitmiş gibi görüp, tarihe mâl olan o kadar çok şey vardır ki kayıt altına alınmadığında unutulup gider. İnsan hayatında olduğu gibi toplumların hayatına girmiş ve zaman içinde yok olmuş neler vardı kim bilir? Tarihi ve kültürel değerlerin... Devamını Oku

DERELİ’Yİ GÖRELİ

6 Şubat 2024 okunma
Nemli bir yaz ayıydı. Takvimler 18 Temmuz 2023 tarihini gösterirken düştüm yollara. Maksadım daha önce ayak basmadığım toprakları yerinde görmekti. Her ne kadar uzun sür kalamayacak olsam da en azından dünya gözü ile etrafı bir temaşa edip, havasını... Devamını Oku

AYVACIK SAKİN ŞEHİR OLUR MU?

25 Ocak 2024 okunma
Yolumun Samsun’un Ayvacık ilçesine düşmesiyle şehri bira dolaştıktan sonra Belediye Başkanı ile bir görüşme yapmak istedim. Her vatandaş gibi görüşme için sıramı aldım ve davet edilince makama kabul edildim. Daha içeri girer girmez Ordu’nun Perşembe... Devamını Oku

ÇAMOLUK: GİRİŞİ OLUP ÇIKIŞI OLMAYAN İLÇE

10 Ocak 2024 okunma
Takvimler 23 Temmuz 2023’ü gösteriyordu. Sahilin hem kavurucu hem de buram buram terleten sıcağından uzaklaşmak için daha güneyine doğru birkaç günlük bir ziyaret etmeyi planladım. Ünye’den yola çıkıp, sahil boyu yol aldıktan sonra, Giresun’un Dereli... Devamını Oku

ÇATALPINAR’DA BİR GÜZ VAKTİ

4 Ocak 2024 okunma
Takvimler aralık ayını gösteriyordu. Bölge sonbaharın güzel anlarını yaşıyordu. Sararmış yapraklar yer ile buluşu hasbihal etmeye başlamış, daha önce aynı dalı süslemiş diğer yaprakların da yanına gelmesini bekliyordu. Yazın terleten sıcaklığı... Devamını Oku