Yayınlanma Tarihi: 30 Haziran 2017 — okunma
Herkesin malumu olduğu üzere bir iç ve dış turizmin gelişmesinde tanıtımın önemi oldukça fazladır. İnsanlar bulundukları yerden kalkıp başka yerleri gezip görmeye karar vermişse gittiği yer ile ilgili az-çok bilgiye sahiptir. Yoksa o kadar zamanı ve parayı harcayıp neresi olursa giderim diye bir seyahate başlanmaz.
Turizmin çeşitlerini önce okul kitaplarında ve sıralarında öğretmenlerden duymuşluğumuz vardır. Turizm; hem dinlenme, hem de yeni yerler ve yeni insanlarla tanışma şansına sahip olmak açısından önem taşır. Sosyal ve kültürel etkileşme olur. Ticari boyutu ise hep dile getirilir.
Her ne şekilde olursa olsun ön plana tanıtım çıkar. Tanıtım bir yerin ziyareti için oldukça önemlidir.
Geçen hafta bir ara yolum Amasra’ya düştü. Gezilecek, görülecek yerler neresi diye bir araştırayım dedim. Bana orta yollu bir liste verdiler. Görülecek yerler listesinde “Ağlayan Ağaç” da yazıyordu.Bu oldukça ilginç bir şeydi.
Doğrusu çok insan gibi ben de bu “Ağlayan Ağaç” neyin nesi diye merak ettim. Merakım bir yana bu ağacın nasıl bir ağaç olduğunu düşünüyordum. Şekil olarak diğerlerinden farklı mıydı, her hangi bir şeye mi benziyordu, ilginç bir yerde mi bitmişti, dalları farlı uzunlukta veya kalınlıkta idi vb…
Ben ve yakınlarım bir yaz günü ağacı görmek için yola revan olduk. Kan ter içinde tepeye yani “Ağlayan Ağaç”ın olduğu yere vardık. Ortalıkta fevkalade bir durum yoktu.
Sağa sola bakıp malum ağacın hangisi olduğunu sordum. Bana bir ağaç gösterdiler. Öyle yaşlı ve bir özelliği olan ağaç gibi durmuyordu. Doğu Karadeniz’de o ağaçtan milyonlarca vardı. Kim ona bu ismi vermiş ve onu il sınırlarının dışına çıkarmışsa önemli bir iş yaptığı kesindi. Çünkü o ağacın altında bazı hediyelik eşya satan satıcılar ile muhtelif şeyler satan kişiler vardı.
Doğrusu gördüğüm manzara karşısında şaşırdım. Atalarımız “Davulun sesi uzaktan hoş gelir” sözünü boşuna söylememiş demek ki. Ünye’de binlercesini gördüğümüz o ağacın bu kadar uzaktan tanınır hale gelmesi için ne tür çalışma yapıldı bilmiyorum ama belli ki hafızalara kazınacak bir iş çıkarmışlar.
Bizi o ağacı görmeye iten sebep izahını yapamadığımız bir merak duygusu. Peki bu ve benzeri tanıtımları Ünyeli yapamaz mı? Yapar ama nedense yapmıyor. Neden yapmadığını da Ünyelilere sormak gerekiyor.
Senli elinde tarihi kayıtlara göre de sabit olan bazı değerler var. Mesela Mustafa Efendi bunlardan biri. Sözde bir okula ismini vermişler ama eksik. Okulun adı “Mustafa Rakım Anadolu Lisesi.”
Kim bu Mustafa Rakım diye sorduğumuzda yerterli cevap alınamıyor. Ne hazin değil mi?
Okulun adı “Hattat Mustafa Rakım Efendi Anadolu Lisesi” olsaydı ne olurdu. Neler olmazdı ki. En azından Mustafa Rakım adında bir hattatımızın olduğu anlaşılırdı. Peki biz Mustafa Rakım Efendiyi tanıyor muyuz? Ne gezer.
Peki kendimizin tanımadığı kişiyi başkasına nasıl tanıtacağız?
Amasralı bir ağacın adını “Ağlayan Ağaç” veriyor Amasra’ya yolu düşen soluğu ağacın altında alıyor, Tarihe mal olmuş Mustafa Rakım Efendi’yi biz kendimiz tanımıyoruz. Üstelik saygısız davranarak ismini bile doğru dürüst bir okula vermeyi beceremiyoruz.
Bu anlayışla Mustafa Rakım Anadolu Lisesinden tarihi şuura erişmiş çok az kişi yetişir. Daha doğrusu biz yetiştiremeyiz. Burada öğrencilerin bir suçu yoktur. Bütün mesele doğruyu dosdoğru anlatabilmek. Bilmem anlatabildim mi?
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.