son haberler

Denizde Taş Sektirme

Yayınlanma Tarihi: 27 Ekim 2014 okunma

Zeki ORDU zekiordu.zekiordu@gmail.com

Yaşlandığımızdan mıdır nedir son zamanlarda geçmişe dair yazılar yazıyoruz. Bir bakıma hafızamızı tazeliyoruz. Ancak yazdıklarımız yeni nesil için hiç de anlaşılır bir şey değil.

Bir gün sınıfta eskiye dair konuşurken konu mahrumiyetlere gelişti. “Oyun oynamaya bile yeterli sayıda arkadaşımız yoktu, akşamları evde tek başımıza kalıyorduk” dediğimde; “Bilgisayarda oyun oynamıyor muydunuz” diye sormuştu bir öğrencim. Ona ülkede bile bilgisayarın olmadığını kavratmak için akla karayı seçmiştim.

Yeni nesle yok’u anlatmak bile zordu. Mesela elektriğin olmadığına inanmıyorlar, inananlar da o hayatı sıkıcı buluyorlardı. Geçmişi anlatmak zor işti vesselam. Biz yine de bir şeyler söylüyor en azından kendimizi avutuyorduk. Ha, az da olsa inanalar oluyordu. Hatta “Siz daha güzel bir çocukluk geçirmişsiniz” diyenler bile vardı.

Eskiden oynadığımız en zevkli oyunlardan birinin de derde veya denizde taş sektirmek olduğunu söyleyince, “Bu oyundan zevk alınır mı” diye şaşıranlar bile oluyordu. Ne güzel günlerdi o günler! Bugün yaşları kırkın üzerinde olanlar dere veya denizde mutlaka taş sektirmiştir. Hatta yarışmalar düzenleyip münakaşa bile ettiğimiz oluyordu. Bazı “çıtır” arkadaşlarımız deneme atışı yapıp başarılı olunca “deneme” fikrinden vazgeçip işi ciddiye alınca “homurtu”ların ardı arkası kesilmiyordu.

Derede taş sektirme denize benzemiyordu. Denizin sınırı olmadığından, en uzağa giden taş veya seken taş sahibi daha avantajlı oluyordu. Derede ise kural daha farklı idi. Taş sektirme yarışmasına girenlerden taşını karşı tarafa su üstünden geçirenler avantajlı oluyordu. Burada sektirilecek taşın önemi fazlaydı.

İster dere olsun isterse deniz taş sektirmenin zevki bir başkaydı. Belli bir süre bu oyunu oynar, daha sonra oradan ayrılırdık. Yaz ise dere veya denizde yüzer, acıkınca yanımızda getirdiğimiz ekmeğe katık arardık. Dere kenarında isek el yordamı ile taş altındaki balıkları avlar çalı çırpı ateşinde balık közlemesi yapardı. Etraftan temin ettiğimiz salatalık ve domatesler ise açık hava soframızın zenginliklerinden olurdu.

Sonra türküler söyleyerek bulunduğumuz yeri terk ederdik. Cebimizde gazoz alacak kadar para varsa mahalle bakkalından gazoz alır, mümkün olan en uzun sürede tüketirdik. Zaman çok çabuk geçerdi. Sanki bir gün bir saat gibi olurdu. Akşam eve döndüğümüzde gaz lambası altında büyüklerin nasihatlerini dinlerdik.

Elektriğimiz yoktu. Dolayısı ile elektrikle çalışan eşyalar da yoktu. Yaşadığımız anlar hayatın ta kendisiydi. İçinde yalan, riya, menfaat olmayan bir hayattı. Her gece yarının hayalini kurarak uyur; rüyalarımızda da taş sektirdiğimiz olurdu.

Kısaca rüyalarımız bile “rüya” gibi olurdu.

Rüyalarımızda çok şeyler görürdük. Kimi yarına ait, kimi yarınlara…

Ah o rüyalar!

Rüyalarım olmasa…

Siz de yorum yapın, görüşlerinizi belirtin.

Yazarın Diğer Yazıları

Yazarın tüm yazıları.

KÜÇÜK KALEMLER BÜYÜK HAYALLER

30 Nisan 2024 okunma
Atalarımızın “Ağaç yaş iken eğilir” sözü hayatın her sahasında bize rehber olmuştur. Olmalıdır da… Küçük yaşlarda verilen eğitim, ileri yaşlarda bize hem temel, hem de rehber olacaktır. Her bina sağlam temel üzerine konulmalıdır ki uzun süre... Devamını Oku

EL ÜCRA’DA ALUÇ ARAMAK

28 Nisan 2024 okunma
Bazen oturup araştırma yapmak bir yeri tanımak için yetmeyebiliyor. Eskilerin “Aynel yakin” diye adlandırdıkları şey öğrenmek istediğin neyse onun yakınında bulunmaktır. Alucra Giresun’a bağlı sahile uzak bir ilçe. Zaten Anadolu’da denize komşu olan... Devamını Oku

KORGAN’A YOLCULUK

20 Nisan 2024 okunma
Takvimler 26 Mart 2024’ü gösteriyordu. Ramazanın On altısıydı. Yanıma aldığım iftarlıklarla Ünye’den yola çıktım. Günlerden salıydı… Niyetim Korgan ve Kumru ilçelerini görmekti. Ramazan ayı olduğu için bazı zorlukları olacaktı. Ancak ataların... Devamını Oku

SENSİZ BAHARIN ŞEVKİ YOK

29 Mart 2024 okunma
    Ne zaman mart ayı gelse hep aynı hatıra canlanır gözümde. Sanki daha dün gibiydi… Köyümüze okul açılması haberi gelince okul çağında çocukları olan ailelerde bir telaş başladı. Ben okul ne, niye okula gidiliyor bilmiyordum. Hatta çok kişi... Devamını Oku

TORUL’U ANARKEN

7 Mart 2024 okunma
Aradan yedi ay gibi bir zaman geçti. Geçmiş notlarımı incelerken 20 Temmuz 2023 tarihinde yani sıcak bir yaz gününde yolum Torul’a uğramış; orada bulunan bir çay ocağında mola vermiştim. Daha sonra 12 Kasım 2023 tarihinde “Torul’da Bir Çay Bahçesi”... Devamını Oku

KAĞIZMAN’IN ÇİÇEKLİ ÇAYI

18 Şubat 2024 okunma
Bazen bizim basitmiş gibi görüp, tarihe mâl olan o kadar çok şey vardır ki kayıt altına alınmadığında unutulup gider. İnsan hayatında olduğu gibi toplumların hayatına girmiş ve zaman içinde yok olmuş neler vardı kim bilir? Tarihi ve kültürel değerlerin... Devamını Oku

DERELİ’Yİ GÖRELİ

6 Şubat 2024 okunma
Nemli bir yaz ayıydı. Takvimler 18 Temmuz 2023 tarihini gösterirken düştüm yollara. Maksadım daha önce ayak basmadığım toprakları yerinde görmekti. Her ne kadar uzun sür kalamayacak olsam da en azından dünya gözü ile etrafı bir temaşa edip, havasını... Devamını Oku

AYVACIK SAKİN ŞEHİR OLUR MU?

25 Ocak 2024 okunma
Yolumun Samsun’un Ayvacık ilçesine düşmesiyle şehri bira dolaştıktan sonra Belediye Başkanı ile bir görüşme yapmak istedim. Her vatandaş gibi görüşme için sıramı aldım ve davet edilince makama kabul edildim. Daha içeri girer girmez Ordu’nun Perşembe... Devamını Oku

ÇAMOLUK: GİRİŞİ OLUP ÇIKIŞI OLMAYAN İLÇE

10 Ocak 2024 okunma
Takvimler 23 Temmuz 2023’ü gösteriyordu. Sahilin hem kavurucu hem de buram buram terleten sıcağından uzaklaşmak için daha güneyine doğru birkaç günlük bir ziyaret etmeyi planladım. Ünye’den yola çıkıp, sahil boyu yol aldıktan sonra, Giresun’un Dereli... Devamını Oku

ÇATALPINAR’DA BİR GÜZ VAKTİ

4 Ocak 2024 okunma
Takvimler aralık ayını gösteriyordu. Bölge sonbaharın güzel anlarını yaşıyordu. Sararmış yapraklar yer ile buluşu hasbihal etmeye başlamış, daha önce aynı dalı süslemiş diğer yaprakların da yanına gelmesini bekliyordu. Yazın terleten sıcaklığı... Devamını Oku