Yayınlanma Tarihi: 29 Aralık 2014 — okunma
Hayatımızdan o kadar çok şey çekildi ki farkında bile olamadık. Aradan yıllar geçtikten sonra bir şekilde hatırladığımız bize ait bazı şeyleri hüzünle yâd ederiz.
Kâh bizi terk eden, kâh bizim terk ettiğimiz o kadar çok şey var ki. Bunların bir kısmı daha kullanılır olan yenilerinin hayatımıza girmesi neticesinde olurken; bazıları da ya ekonomik ya da temin edebilme zorluğundan olmaktadır.
Karasaban yerini pulluğa; pulluk ise traktöre devretti. Bu yeniliğin getirdiği bir mecburiyetti. Çünkü ilk şekline göre hem daha kolay, hem de daha fazla getirisi olan bir şeydi. Ancak bu her şey için geçerli değildi. Mesela bezden mendiller yerini kâğıt mendillere bırakırken, yerini alan kâğıttan mendiller aynı zarafeti vermedi. Bunun gibi daha birçok şey hayatımızın bir parçası olmaktan çıktı.
Terk ettiğimiz güzel alışkanlıklardan birisi de defter kenarı süsleme işiydi. Özellikle ilkokul çağındaki öğrencilerin itina ile yaptıkları kenar süsleri hayal dünyamızın dışavurumuydu belki de. Minicik ellerimizle kuru boyaları kullanarak yaptığımız o kenar süslemeleri ruh halimizin birer yansımasıydı. Kızlar daha çok sıcak renkleri tercih ederek yaptıkları çiçek motifleri olurdu. Erkekler ise bazı geometrik çizgileri bir düzen ve intizam içinde çizerdi.
Kareli ve çizgisiz defter hayatımıza girmeden veya bir eğitim gereci olarak kullanılmaya başlamadan önce düz çizgili deflerler kullanırdık. Hele bazı yazıları bilmem kaç defa yazmamız gerekirdi. Beyaz bir kağıt üzerinde siyah çizgilere kurşun kalem ile yazılacak yazılara, yapılacak ödevlere bir incelik ve zarafet kazandırmak için defterimizin kenarını süslerdik.
Kenar süsleme işi öyle sıradan bir iş değildi. Öncelikle süslenecek kısmın genişliğini tespit etmek lazımdı. Daha sonra yazılacak yer ile süslenecek yer arasına cetvel ile düzgün bir hat yani çizgi çekmek gerekiyordu. Daha sonra ise nasıl bir şekil tasarlamışsak onu çizmek gerekiyordu.
Süsleme için yapılması gereken mecburi şeyler yoktu. Herkes içinden geldiği gibi süsleme sanatına sahipti. Bunu yaparken asırlar önce var olan hat ve tezhip sanatından haberimiz yoktu. Sanki ruhi genlerimizin bir tezahürü ortaya çıkıyordu. Hani özünde olan şeylerin gün yüzüne çıkması gibi bir şeydi bu.
Her sayfaya aynı desenleri çizme mecburiyeti yoksa da kaç sayfa tutarsa tutsun aynı konu için aynı desenler çizilirdi. Başka bir konuya geçince daha farklı renler ve desenler çizilirdi. Kızları çizdikleri daha zarif, erkelerinki ise sade olurdu. Sade olsa dahi yine de süslenirdi.
Okula gittiğimizde başkalarının kenar süsleri ile kendimizinkini karşılaştırırdık. Bu karşılaştırma işi daha çok kızlar arasında olurdu. Kızları kenar süsleri daha albenili olmasına rağmen çok önemli bir şeymiş gibi erkeler yaptıklarını kızlara göstermezlerdi.
Özellikle güzel yazı derslerinde herkesin defteri aynı anda açık olurdu. Çok kişi göz ucuyla diğerlerini kenar süslerine bakardı. Sınıf sanki bir çiçek tarlasına dönerdi o derslerde.
Kim bilir her kenar süsünün bir hikâyesi vardı belki. Belki de bir mesajı. Her ne kadar erkeklerin süslemelerinde öyle çiçekli böcekli şekiller yoksa da o çizgilerin bir anlamı olmalıydı. Öyle ya durup dururken mi çiziliyordu o kadar çizgi.
Laf aramızda çizgilerin arasına bazı kız isimlerinin baş harflerini andıracak motifler yapardık da bir şey yokmuş gibi davranırdık. Öyle ya kime ne çizdiğimiz çizgilerden. Kalem bu ne tarafa doğru gider belli mi olur. Hem harfler kimsenin şahsi malı değil ki. İster “L” şeklinde çizeriz ister “M” şeklinde.
Ne güzel günlerdi o günler!
Hadi kızlar her gün renkli desenler yapıyor yapmasına da erkeler niçin aynı desenleri yapmakta ısrar ediyor?
Durmadan da aynı çizgiler çizilmez ki…
Değil mi?
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.