Yayınlanma Tarihi: 26 Ağustos 2016 — okunma
İmkânınız ne olursa olsun her yeri gezip görme imkânımız yoktur. Özellikle tatil amaçlı seyahatler farklı mekânları görmekten öteye geçmez ve birkaç gün sürer.
Gezilerde asıl maksat farklı yerler görmek, uzun süre yaşadığımız yerden biraz uzaklaşıp tabiri caizse ‘kafa dinlemek’tir. Büyüklerimiz “Tebdili mekânda ferahlık vardır” sözünü boşuna söylememiş.
Uzun süre yaşadığımız, çalıştığımız, aynı yüzleri görüp aynı sohbetleri ettiğimiz ve buna benzer alışkanlıklarımızın olduğu yeri kısa süreliğine de terk etmek veya başka bir yere gitmek ruhumuzun da ezberini bozmak demektir.
Her ne kadar tatilin de kendine has bir yorgunluğu olsa da geriye döndüğümüzde sohbetlerimize kattığımız fazla veya farklı cümleler olmaktadır. Bu bile bir farktır.
Çalışanlar için tatil işe gitmemek olsa dahi insan kısa süreliğine değişiklikleri istemektedir.
Seyahat biraz da imkan meselesidir. Erinde sonunda iş maddiyata dökülmektedir. Herkes sabah kahvaltısını bir ülkede yapıp, öğle yemeğini başka bir ülkede yeme konforuna ve imkanına sahip değildir. Öyleyse herkes cüzdanına göre bir tercih yapacak, cebindeki ‘lira’ ile ‘gidilen mesafe’ orantılı olmaktadır.
Çoğu zaman seyahatlerin kültürel tarafını unutur veya aksatırız. Tatil sadece yer değiştirmek, farklı ortamda bulunmak değildir. Ancak işin kültürel boyutundan çok sosyal boyutu bizi ilgilendirir ki buna da tam manasıyla gezi diyemeyiz.
Bu gibi durumlarda devreye şehirlerle ilgili yazılı eserler girer. Ülkemizin cumhuriyet döneminin ilk ciddi şehir kitabı Tanpınar’ın Beş Şehir adlı kitabıdır. Hem edebi hem de kültürel olarak kaleme alınan bu eser bu alanda yazılan eserlerin başucu kitabı olmuştur. Tanpınar, görev yaptığı beş ili kendi üslubuna göre kaleme almıştır.
Daha sonra bu tarzın sayısı artmıştır. Mithat Enç’in Uzun Çarşının Uluları Gaziantep’i, kadir Üredi’nin Bir Şehrin Beş Hali Sivas’ı, Emir Kalkan’ın Elveda Şehir adlı eseri Kayseri’yi ve daha bir çok yazar birçok şehri kaleme almıştır.
Gezip göremeyenler için en azından “İlmen yakin” durumunda olan bu kitaplar, oralara gitmemiş olsak da oralarla ilgili bilgiler vermektedir.
Tamam, buraya kadar iyi hoş. Kimi gezer kimi okur, kimi hem okur hem gezer. Ancak bazen işler umulduğu gibi olmaz. fazla seyahat yapma şansına sahip olamayan ve en azından başka yerler hakkında satırlardan bilgi edinmek isteyen insanlar kitaplara müracaat eder. Eder etmesine de bazen sükutu hayale uğrar. Bazı şehir kitapları o kadar fahiş fiyatadır ki herkesin bunu temin etmesi kolay değildir. Malum ülkemizde seksenin üzerinde vilayet yüzlerce ilçe vardır. Hemen hemen buralar hakkında bir-iki kelam etmiş kişiler ve eserleri vardır.
Peki insanlar bu kadar kitabı nasıl alır nasıl okur? Kolay değil. Değil başka bir yer hakkında bilgi edinmek insanlar kendi bulundukları yer hakkında bile bir şeyler okuyacak halde değildir. O zaman bu eserler birkaç kişinin kütüphanesini süslemekten öteye geçemez. Böylece ne ilçe veya ili kendi vatandaşlarına ne de başka yerlerdeki kişilere ulaştırabilirler. Güdük kalmış bir çalışmadan öteye geçemez.
Gerçekten şehirleri anlatan kitaplar çok pahallı. Emeğin bir bedeli vardır ve olmalıdır. Ancak ülkemizin ‘yerel’ kültürüne sahip çıkmak işinin kültür bakanlına ait olduğunu düşünüyorum. Bu hususta ciddi çalışmalar yapılabilir.
Bu konuya başka zaman yine temas ederiz. Şimdi yerimiz azalmaya başladı. Malum “Oyun bilmeyen gelin yerim dar” dermiş. Bizim yerimiz gerçekten azaldı. Daha sonra bu konuda tekrar hasbıhal ederiz. Şimdilik burada noktayı koyalım.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.