Yayınlanma Tarihi: 8 Ocak 2016 — okunma
Çeyrek asırdır yer yer şiddetlenen, ara sıra sona ermiş gibi görünen terör ülke gündeminden düşmüyor.
Burada hamasi nutuklar atıp terör ve teröristi lanetleyen yazı yazmayacağım.
Ne yetkililer için söylenecek sözüm var, ne şehit olanlar için ne de katledenler için.
Ülkede terör üzerine konuşmayan kalmadı. Ancak ben bu konuyla ilgili bir şey söylemek istemiyorum. Çünkü binlerce vatan evladı şu veya bu şekilde toprağın bağrında yatıyor. Geride gözü yaşlı evlatlar, hüzünlü eşler, içi yanan analar kaldı.
Bizim söylediklerimiz, söyleyeceklerimiz hiç birinin acısını dindirmez, dindiremez. Onun için şahsım adına ucuz kahramanlık yapmak istemiyorum.
Görünen o ki bu terör daha çok can alacak. Buradan kimseye akıl verecek ne aklım, ne de hakkım var. Zaten büyüklerimiz bildikleri ne varsa uyguluyor olmalı. Hele bir Karadenizli olarak devlete olan güvenimiz hep korunmuştur.
Bu yazı yazılana kadar son şehidimiz olan Akkuşlu hemşehrimizi defnettik. Cenazesinde olması gereken kadar kişi vardı. Taziyeler sunuldu, “vatan sağ olsun” temennileri tekrarlandı, kimsenin kanının yerde kalmayacağına dair teminatlar verildi ve kısa bir süre de olsa yüreğimize su serpildi. Bu su yürek yangınını söndürür mü söndürmez mi kim nereden bilecek.
Akkuş Ordu’nun bir ilçesi. Ordu, Karadeniz Bölgesin bir ili. Şayet hiç Karadeniz’e yolu düşmemiş birinin haritaya bakarak karar verirse, Karadeniz sahilinde bulunan şehirlerin tamamını gelişmiş şehirlerde sanır. Bir de sahilden bir seyahat yaptıysa değil ülkenin dünyanın en güzel yerinden geçmiş demektir. Yani işin aslıyla görünen tarafı aynı değil.
Bu izahattan sonra nereye varılması gerekiyor?
Bugün doğudaki bu hareketin aslı devletin bilerek ve taammüden doğuya hizmet yapmadığı anlayışı üzerine bina edilmiş. Aşağı yukarı en muti doğulu bile böyle düşünür. Kimisi sesini çıkarmaz, kimi ara sıra konuşur, kimi de silahı eline alıp bunun hesabını sormaya kalkışır.
Neden böyle yapar?
Kendi mantığına göre (kulağına fısıldanılana göre) devlet buraları geri bırakmıştır.
Peki Karadeniz’in, Akdeniz’in, Marmara’nın, İç Anadolu kısaca Güneydoğu haricinde öyle fakir, öyle mahrum yerleşim birimleri vardır ki; buralardan çıkan her şehid için önce şehidin babası “vatan sağ olsun” der sonra yetkililer. Bir Allah’ın kulu da çıkıp bunun hesabını soracağız demez.
Niye demez?
Haneleri ve beldeleri dört başı mamur mu?
Hayır.
Korkalar mı?
Hayır?
Ne öyleyse?
Bence ruh asaleti.
Yani her kap içindekini sızdırır. Batıda geri kalmış yerlerin vatandaşları biz Egeliyiz, Karadenizliyiz onun için devlet bizi hesaba katmadı demez.
İşte bu sadakat birilerinin hesabını fena halde bozuyor. Akkuşlu şehidimizin evini – özür dilerim ev dediğim için- yani barakasını gördük. Ülkenin en çok kar alan yerlerinden biri olan Akkuş’ta tek katlı, sıvasız bir barakadan yetişmiş bir delikanlı vatan için canını veriyor, vatan kalıyor o da toprağın altında yatan oluyor ama bir kişi dahi isyan etmiyor.
Bu ülke üzerinde birtakım hesapları olanları çileden çıkarıyor.
Ne diyelim:
Vatan sağ olsun…
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.