Yayınlanma Tarihi: 6 Mayıs 2013 — okunma
Konuşuyor muyuz, anlaşıyor muyuz?
Daha 66 aylık iken okula başlıyoruz, aradan onca yıl geçiyor hala bazı şeyleri anlamakta veya idrak etmekte güçlük çekiyoruz. Hâlbuki günümüzde bilgiye ulaşmak eskiye göre daha fazla. Radyo, televizyon, gazete ve internet dünyayı önümüze seriyor.
Neydi o bundan kırk sene evvelinin durumu. Beş sınıfı bir arada oku, okula varmak için saatlerce yürü ve orada eğitim gör. Yani şimdinin şartlarına göre kıyas bile kabul etmez bir durum. Ancak gel gör ki rahatlık ve imkân her şey olmadığını anla. Günümüzde insanları değil bazı şeyleri bilmesini, söyleneni anlamıyor bile.
Toplumun bu hale gelmesinin sebebini sosyologların araştırması lazım. Eskiden ilkokul üçüncü sınıftan terk etmiş büyüklerimiz bizi imtihana tabi tutarken “Size okulda öğretmiyorlar mı bunları” sorusunu da çok sorarlardı.
Malum dışarıdan bitirme sınavları adı altında bir uygulama var ülkemizde. Şu okulu ‘içeriden’ bitiremeyenlere bir şans daha verip, sonunda da onlara diploma vermeyi planladığımız uygulama. Kısaca kağıt üzerinde cahilimiz kalmaması için yani.
Farklı sebeplerden dolayı okulu zamanında bitirememiş bu adaylar yılın muayyen vakitlerinde imtihana tabi tutulur, başarılı olanlara “İş bu belge…” diye başlayan yetkili şahıs ve zevatların tatbiki imzası bulunan matbuat mamulü evrak verilerek; müracaat eden şahısların ne denli bir bilgiye sahip olduğunu el aleme duyurduğu belgeyi kendilerine takdim ederler. İşte bu belge resmiyete kişinin tahsil durumunu gösterir. Yani okuyan kişilerle aynı statüye sahiptir.
Günlerden bir gün dışarıdan bitirme imtihanlarında görev almıştım. Soru kitapçıklarını önceden dağıtıp adaylardan sahifeleri hızlıca çevirmeleri istenir, bir boşluk, karalama veya dikkati çeken bir durum varsa bildirmeleri söylenir. Bu mutat bir durumdur. İşte imtihandan az önce salon başkanı adaylara “Sahifeleri hızlıca çevirin, soruları kontrol edin” diye ikazda bulunca adaylardan birisi “ Nasıl kontrol edeceğiz, cevaplar da verilecek mi önceden” demez mi. Kendisine durumu anlatana kadar epey zaman geçti. Bu, okulunu dışarıdan bitirecek olan adaya mutat olan kontrol şeklini açıklamakta güçlük çektik.
Elbette her aday bunun gibi değildi. Ancak buna benzer yüzlerce örnekle karşılaşıyoruz. Doğru ile yanlış, gerçek ile mecaz, ciddiyet ile mizah karıştı. Kişiler bir birleri ile sanki kuşdili ile konuşuyor. Sesli harfler alfabemizden çıkmak üzere. Artık selam kelimesi ‘slm’, merhaba kelimesi ‘mrb’ evet kelimesi ‘evt’ şeklinde yazılıyor. İşin en komik yanı bu kelimeleri anlayabiliyorlar ki okuyabiliyorlar. Bu harfler olmadan bunu okuyacak zekâya sahip bu kişilerin düzgün yazılmış okul kitaplarını okumakta niçin güçlük çekerler bilinmez.
Kısaca bir birimizle kuşdili ile anlaşıyoruz. Öyle derin tahlil ve analiz yapacak ne bilgimiz ne de vaktimiz var. Dünyanın en önemli eserleri kütüphanelerdeki yerini almışlar ve sahifelerini çevirecek elleri bekliyor. Artık sanal ve görüntülü bir dünyaya kendimizi hapsettik. Yakında sanal ortamda şekerin, tuzun, acının, sevincin yerini alacak bir şeyler bulunursa şaşırmayın. Artık insanlar her şeyi makine ile yapmaya başlarlar.
Belki doğum ve ölümleri de…
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.