Yayınlanma Tarihi: 29 Temmuz 2016 — okunma
“Can çıkar huy çıkmaz” demişler ya; el hak doğrudur diyeceğim ama bazen insan eskiden “dönüyor.” Zaten yerinde kalsa bu “dönme” tabiri kullanılmazdı.
İnsanlar yeryüzünde yaşarken işlerinin kolaylaşması, keselerinin dolması, makamlarının yükselmesi ve namlarının duyulması için bazı faaliyetlerde bulunurlar. Böyle yapmakla da menfaat elde etmiş olurlar. İlk halleriyle kalanlara ise çoğunlukla “saf” derler.
İşin en tuhafı dönenler bir defa dönmekle kalmaz, dünyadan beklentileri devam ettikçe dönmeye devam ederler. Böylece dünya mekânında önemli mesafe kat ederler.
Bu mesafeler ve yükselmeler halk nazarında da aynı olur mu? işte orası tartışılır. Çünkü “dönme” tabiri müspet bir tabir değildir. Dönmelerin elde ettikleri başarı meziyet, istidat, kabiliyet, beceri ve ilim ile olmadığı için, haksı8z olarak adediler. Hatta haksızlık ve gasp olarak da değerlendirenler olur.
Özellikle siyasi arenada bunun örnekleri çoktur. Bunlardan birisi de Fırıldak lakaplı Kubilay Uygun’dur. 1995’te o günkü partilerden DSP’den meclise girip dört sene içinde altı defa parti değiştirmiştir. Fırıldak Kubi neslinin uç örneğidir. Daha önce üç veya iki defa parti değiştirenler olduğu gibi aynı günde iki patiye birden giren ve aynı anda istifa eden vekilleri de bu millet biliyor.
Eski yerinden ayrılıp yeni yerine geçenleri açıklamaları hep aynı: Parti misyonunu kaybetti.
İşin en tuhaf yanı yeni partilerinin eskisinden daha güçlü olmasıdır. Yani elde edecekleri şeyin daha fazla olasıdır. Sorsanız “Millet için var” olduklarını söylerler.
Kültürümüzün değişmeyen bir geleneğidir bu. İnsanlar sadece tuttukları takımları değiştirmezler. Dinlerini değiştiren, eşlerini değiştiren, milliyetlerini değiştiren, mesleklerini değiştiren olur da fikirlerini değiştiren olmaz mı? Oluyor işte. Oluyor olmasına da bütün hükümranlıkları menfaat sağladıkları süre içinde kalıyor. Ehl-i namus vatandaşların vicdanlarında hep tutarsız kalıyor. Yarınlara taşınmıyor. Hatta kötü bir miras bırakıyor. Soyundan gelenlere de “Falancanın çocuğu” tabirini kullanıyorlar.
Tabii bu gibi durumlarda “Falancının çocuğu” veya “Filancanın akrabası” yahut “Filancagillerden” diye bahsedilen kişilerin olmak veya öyle bilinmek ne hazin.
Dünyada bırakılan en iyi miras alın teridir. Kimse ne dünyadan ayrılan için ne de varisleri için olumsuz bir cümle kurmaz. Kuramaz. Eski lügatlerde “şeref” diye bilinen ve maalesef bu kelimeyi yeni nesle tercüme yoluyla açıkladığımız zamanımızda çok şey kıymetini kaybetti. Şeref, haysiyet, vakar, şahsiyet günümüz için ne ifade ediyor?
Biz sadece kelimeleri değil, ihtiva ettiği anlamları da kaybettik. Birlik beraberliğe daha fazla muhtaç olduğumuz bu günlerde insan haysiyetine uygun bir hayat sürmeye azami gayreti göstermeliyiz.
Haysiyet denilen şey dünya sathında çok makamların üzerindedir. Haysiyet yarınlara bırakılacak en büyük sermeyedir. Hem de hiç tükenmeyen bir sermeye. Milletin gönlünde neşvünema bulup gittikçe artan bir sermeye.
Herkes ardında bırakacağı şeylere dikkat etmelidir. Tarih hainlerle kahramanları aynı cümle içinde yazar da birini nefret diğerini minnetle anar.
Ne güzel her iki âlemde güzel anılanlara…
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.