Yayınlanma Tarihi: 9 Temmuz 2021 — okunma
Atalarımız “Tebdili mekânda ferahlık vardır” sözünü yeri geldikçe kullanır.
Mekân değişikliği sadece coğrafi bir değişiklik değildir. Gezdiğiniz yerlerde; dağ, tepe, dere, göl, yayla gibi coğrafi özellikler; tarihi binalar, eski yerleşim yerleri, metruk yapılar, yeni yerleşim yerleri gibi kültürel ve tarihi yerler de görebilir.
Ne görürseniz görün şayet merkezine insanı almadıysanız gördüğünüz bir görüntüden, suretten ibarettir. Hatta hayalden ibarettir.
Çünkü dünyada çok şeyin merkezi insandır. Beden taşır, akıl taşır ve gönül taşır…
Kendi imkânlarım dairesinde seyahatler yaparım. Geçenlerde yolum Tirebolu’ya düştü. İnsan bu aradan beş, altı saat geçince acıkıyor. Biz de “Aç ayı oynamaz” misali iki lokma bir şeyler atıştıralım diye bir lokantaya uğradık. Niyetimiz sabah sabah sıcak bir çorba içmekti.
Malum durumlardan dolayı bahçeye de birkaç masa atılmış. Onlardan birine oturdum. İsminin Şükrü Duman olduğunu sonradan öğrendiğim müessese sahibi geldi yanıma. İsteğimi belirttikten sonra işine döndü. Sokakta insanlar dolaşıyordu. Sabah olduğu için şehir yavaş yavaş hareketleniyordu.
Biraz sonra önümdeki boş tası almaya geldi biri. Bana “Çay içer misiniz” diye sordu. Adetten olduğunu bildiğim için “evet” dedim. Bu arada aramızda bir sohbet başladı. Artık müşteri ve çalışan değil iki arkadaş gibiydik.
Şükrü Duman yaşı itibariyle benim öğrencim olabilirdi. Nerde okuduğunu sorduğumda başka ilçe ismini verdi. Bu durumda öğrencim olamazdı. Ben emekli bir öğretmen olduğumu, ilk görev yerimin Tirebolu olduğunu, yeni yazacağım kitapta Tirebolu ile ilgili yerler için hafızamı tazelemek için geldiğimi söyledim.
Öğretmen olduğumu duyunca bana karşı daha sıcak davrandı. Öğretmenlerinden saygıyla bahsetti. Eğitimin önemi ile ilgili birkaç söz söyledi. Artık müşteri değil misafir gibiydim. Hâlbuki ne öğrencimdi ne de akrabam. Üstelik Tirebolulu da değildi. Dahası hemşehri hiç değildik. Buna rağmen sadece öğretmen olmam onun için önemliydi.
Biz eğitimciler belli davranışlardan kişiler hakkında bazı kanaatlere varırız. Belli ki Şükrü Duman iyi terbiye almış, işine hile karıştırmayan, eğitim önemine vakıf, ekmeğini alının teriyle kazanan, bunun için gurbet denilen yere gelen temiz bir Anadolu insanıydı.
Bu Anadolu insanın ekmeğinin peşinde olması, bunu emek sarf ederek kazanması ayrıca takdire şayandı. Zaten ilk görüşte iyi aile çocuğu olduğu belli oluyordu. Dedim ya biz eğitimciler hislerimizde pek yanılmayız.
O günden sonra üç sabah daha uğradım oraya. Üç defa çorbasını içtim. İkram ettiği çayını yudumladım dahası gönülden sohbet ettik. Sanki kırk yıllık tanışıyormuşuz gibi.
Seyahatler böyle güzel insanları tanıma fırsatı veriyor insana. Allah bol kazançlar versin Şükrü Bey. Umarım bir daha karşılaşır, yine çayınızı içerim. Tabi lütfederseniz sohbet de ederiz.
Şükrü Duman Tirebolu Liman Lokantasında ekmeğini emeği ile kazanmaya çalışan biri. Biz de çam sakızı çoban armağanı kabilince hakkında iki satır yazalım dedik. Bir kusurumuz olduysa af ola.